Birbirleri ile Evlenmeleri Yasak Olanlar 1 - Nikâhı sıhriyet sebebiyle haram olan kadınlar. 2 - Süt akrabalığı sebebiyle haram olan kadınlar. 3 - Geçici nikâh kıyma (Nikâh-Mut-i) haramdır. 4 - Bir nikâh altında bulundurulmaları haram olanlar. 5 - Başkasıyla evli bulunduklarından evlenmeleri haram olanlar. 6- Car iye ve köle ile evlenmek haramdır . 7 - Allah'a şirk koşanlarla evlenmek haramdır . 8 - Müslüman olmayan kadınla evlenmek . 9 - Müslüman olmayan erkekle evlenmek . 10 - Bir erkek üç talâkla boşadığı karısıyla evlenemez. 11 - Evlâtlık ile evlenilir mî? 12- Zina eden kadınla evlenmek haramdır. Yüce Allah buyuruyor ki: «Sizlere analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, hâlâlarınız, erkek ve kız kardeşlerin kızları, süt kız kardeşlerinizin, karılarınızın anaları, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olma himayenizdeki üvey kızlarınızla evlenmeniz haram kılınmıştır. Üvey kızlarınızın analarıyla zifafa girmemişseniz, onlarla evlenebilirsiniz, öz oğullarınızın zevceleriyle evlenmeniz ve iki kız kardeşi bir nikâh altında bulundurmanız haramdır. Bunlar (yani câhiliye devrinde işlenenler) affedilmiştir. Allah gerçekten günahları af fedici ve merhamet edicidir.» (Nisâ sûresi. âyet: 22-24)
Islam’da evlilik ve aile hayatı - abdullah aydın (on birinci bölÜM)
-
aysyzgije
12 years ago
- NİKÂHI SIHRİYET SEBEBİYLE HARAM OLAN KADINLAR
1 - KAYINVALİDELER:
Erkeğin kendi annesi haram olduğu gibi kayınvalidesi (karısının annesi), onun annesi ve babasının annesi.
2 - ÜVEY KIZLAR:
Erkeğin evlenmiş olduğu karısının başka kocadan olan kızları ile oğullarının kızları ile evlenmesi haramdır.
3 - GELİNLER:
Erkeğin oğullarının karılarıyla evlenmesi haram olduğu gibi oğul ve kızlarından olan torunlarının karılarıyla evlenmesi haramdır.
4 - ÜVEY ANNELER:
Bir erkeğin babasının kendi annesinden başka olan hanımlarıyla evlenmesi haram olduğu gibi dedelerinin (babasının babası, annesinin babası) karılarıyla evlenmesi de haramdır.
-
aysyzgije
12 years ago
- Nesep Ve Hısımlık Yoluyla Akraba Olanlar Arasında Evlenmenin Yasak Olmasının Nedenleri:
Nesep ve hısımlık yoluyla akraba olanlar arasında evlenmenin yasak oluşu iki önemli sebebe bağlanabilir:
a) Fizyolojik sebep: Akraba olan kadın ile erkeğe verâset yoluyla geçen çeşitli kabiliyetler, mânevî özellikler birbirine çok benzer. Bu yüzden akraba olan kadın ile erkeğin evlenerek birleşmeleri sonucu meydana gelecek çocuklar aptal, deli ve kabiliyetsiz olurlar.
b) Psikolojik sebep: Akraba oldukları için birbirine saygı göstermesi gereken kimseler evlenince bu hürmet ortadan kalkar, senlik-benlik başlar. Bu da insan anlayışına, insan tabiatına ve ahlâkına aykırıdır.
c) Sosyolojik sebep: Gerek neseb gerekse süt yoluyla akraba olanlar içice yaşadıklarından eğer cinsel yasaklama olmasa, aralarında evlilik dışı ve sorumluluk taşımayan ilişkiler oluşur, dolayısıyla da sosyal hayat düzeni bozulur.
-
aysyzgije
12 years ago
- SÜT AKRABALIĞI SEBEBİYLE HARAM OLAN KADINLAR
Yüce Allah buyuruyor ki:
«. . . Sizi emziren süt anneleriniz, süt hemşireleriniz size haram kılınmıştır.»
(Nisâ sûresi, âyet: 22)
Peygamberimiz (S.A.V.) şöyle buyurmaktadır:
«Nesep yoluyla haram olanlar, süt yoluyla da haram olurlar.»
Hısımlık yoluyla nikâh düşmeyenlerin süt yoluyla da haram olduklarında dört mezhep imamı görüş birliğine varmışlardır.
Süt yakınlığının hikmetini bildiren âyet yoktur. Ama bu konuda bazı hadisler vardır.
Süt akrabalığı evlenmeye neden manidir? Bunun sebeplerini düşünelim.
Süt çocuğu anneden emerek gıdasını almakta, eti, kemiği ve vücudu bununla teşekkül ederek büyümektedir. Temel gıda maddelerini içinde bulunduran bu harika besleyiciden, yâni sütten, çocuğa acaba bazı mânevî hususiyetler geçmekte midir?
Bu konuda ilim müsbet veya menfi herhangi bir şey söyleyememiştir. Ama annenin
bazı hastalıklara karşı bağışıklık (hastalıklara tutulmama) istidadı taşıması
hususiyetinin veya kendisinde mevcut olan bazı bulaşıcı hastalıkların çocuğa geçtiği
görülmektedir. Bunun tıp ilmi kabul ediyor. Büyük bir ihtimalle bir gün tıp mânevî
hususiyetlerin de süt yoluyla çocuğa geçtiğini ispat edecektir. O vakit süt akrabalar
arasında evlenmenin dinimizde neden yasaklanışının sebeplerinin, yukarıda nesep ve
hısımlık yoluyla yasaklanan evlenme sebepleri ile aynı olduğu görülecektir.
Ne Kadar Süt Emmekle Süt Akrabası Olunur:
Peygamberimiz (S.A.V.) buyuruyor ki:«Bir ve iki emiş haram etmez.»
Bu hadisi şerîf, ne kadar süt emmekle süt akrabası olunur meselesinde ayrı görüşler
ortaya çıkarmıştır.
İmam Şâfiî ve İmam Ahmed'e göre; çocuğun ayrı ayrı beş kere doyurucu bir şekilde emmesiyle akrabalık meydana gelir. O vakit süt akrabalar birbirleriyle evlenemez. Bazı âlimlere göre de üç kere; emme ile süt akrabalığı meydana gelmiş olur. Bu konuda Hanefiler tedbirli davranmışlar ve bir kere emmekle süt akrabalığının meydana geleceğini ve süt akrabaların evlenmelerinin haram olduğunu ifâde etmekle isabetli hareket etmişlerdir.
Bir başka hadiste şöyle buyurular:
«Süt akrabalığı, ancak açlık devresinde (şule ihtiyaç duyulan sıralarda) olur. Süt devresi iki veya iki buçuk yaş sürer. Bu devreden sonra vuku bulan emzirmelerle süt akrabalığı meydana gelmez. Bu hadislerden anlaşılan şudur: Çocuğun süt vasıtası ile anadan aldığı maddi ve mânevî hususiyetler esas teşkil eder. Ahlâki sebep, sütte de mevcuttur. Bir çocuğu kucağına alıp emziren, onun etine, kemiğine ve kanına gıda bahşeden kadın elbette saygı ve hürmet edilmeye hak kazanmıştır.
Netice olarak şunu belirtelim ki emziren kadın çocuğun büyümesine, vücut yapısının ayakta durmasına sebeptir. O bakımdan öz anne gibidir. Fark şudur. Anne çocuğunu kanunda taşımakta, süt anne de doğduktan sonra onun gıdasını temin ederek gelişmesine vesile olmaktadır. Öz anneden sonra ikinci anne de, süt annedir. Süt anne ona kucağını açtığı gibi öz anne haklarını kazanmıştır. Çocuk küçüklüğünde ondan bunca iyilikler görmüştür. Artık çocuğun bir de bunlardan sonra süt annesiyle evlenmesi selim akılların asla kabul edemeyeceği bir husustur.
Süt Emmenin Hükmü Şüphe Üç Tahakkuk Etmez:
Bir çocuk, sütü olmayan bir kadının memesini ağzına alacak olsa onun hakkında süt emmek hükmü gerçekleşmez. Yine kadının memesinde süt dahil olsa sütün gidip gitmediği kesin olarak bilinmese süt hükmü yene sabit olmaz. Her kadın bu hususları iyiden iyeye düşünmeli bir zaruret ve mecburiyet olmadıkça her önüne gelen çocuğa süt emzirmemelidir. Eğer bir çocuğu emzirmiş ise onu unutmamak için de bir yere yazmalıdır. Bir kadının kocasının iznini almaksızın bir çocuğu emzirmesi mekruhtur. Eğer çocuğun helâki söz konusu ise o zaman durum değişir. Bu durumda süt vermesi câiz hattâ vacib olur.
Çocuğu Emziren Kadının Kişiliği Neden Önemlidir?
Daha önce de belirttiğimiz gibi çocuğu emziren; kadının mânevî hususiyetleri süt yoluyla çocuğa geçebilmektedir.
Bu yüzden çocuğun süt emmemesi bir ihtiyaç haline gelince, hangi kadının emzirmesi gerekli hususunda karar verirken basiretle ve inceden inceye düşünerek hareket etmelidir. Fıkıh kitaplarında denildiğine göre bir çocuğa, müşrike, zımmiye, günâhkâr (çok günah işleyen) akılsız, kötü ahlâklı, cüzzamlı, zararlı bir kadının süt vermesi ve yine çocuğun hayvanlardan emzirilmek sûretiyle gıdasının temin edilmesi mekruhtur. Çünkü süt emmek insanın tabiatını değiştirebilir ve süt emziren kadında bulunan herhangi bir hastalık veya noksanlığın çocuğa da geçmesinden endişe edilir. Kısaca ifâde edecek olursak çocuğa başkasından süt emzirirken çok dikkatli davranmalı ve bunu herhangi bir kötü niyet için kullanmaktan korunmalıdır.
Peygamberimiz (S.A.S) buyuruyor ki:
«Çocuklarınıza akılsız ve (diyanetsiz kadınların sütünü emzirmeyin. Çünkü (kadının durumu) çocuğa da tesir eder.»
Süt Emmek Sebebiyle Haram Olanlar Kimlerdir?
Neseb sebebiyle nikâhı haram olan analar, kızlar ve kız kardeşler gibi süt sebebiyle olan süt anneler, kızlar ve süt kardeşlerin nikâhı da haramdır. Ve yine evlenmek sureliyle edinilen akrabalıktan dolayı nikâhı haram olanlarda olduğu gibi süt kayın valide, süt üvey kız, süt evlât hanımı, süt baba hanımının da nikâhı haramdır. Bir kadının süt verdiği bir çocuk o kadının hiç bir oğlu veya kızı ile evlenemez. Çünkü süt emmesiyle aralarında süt kardeşliği meydana gelmiş oluyor. Ancak o çocuğun süt emdiği kadından süt emmeyen diğer kardeşleri o kadınla evlenebilecekleri gibi onun oğlu veya kızı ile de evlenebilirler.
İki kadından biri, diğer kadının çocuklarından birini emzirecek olsa sadece bu çocuklar arasında hürmet sabit olur. Yani sadece onlar evlenemezler.
Süt emmek, zamanın ve mekânın değişmesiyle değişikliğe uğramaz. Meselâ bir kadın 25-30 sene önce doğurmuş olduğu çocuklar ile 25-30 sene sonra doğurmuş olduğu çocuklar birbirlerinin süt kardeşi olurlar. Yine bunun gibi İslâm topraklarında bir kadının sütünü emen çocuk ile dar-ı harbde aynı kadının sütünü emen çocuklar da birbirlerinin kardeşleri olmuşlardır.
Bir çocuk başka başka kadınlardan süt emmiş olabileceği gibi birkaç tane süt annesi de olabilir. Bir çocuğa iki kadının birbirine karıştırılan sütleri içirilecek olsa aralarında süt (rezâ) hükmü sâbit olmuş olur. Sütlerin miktarının aynı olup olmaması bir şey değiştirmez. Çünkü cins cinse olamayacağından bunların birinin daha fazla oluşuna veya eşit oluşlarına itibar edilmez.
Sütü olan bir kadın kendi kocasından boşansa da başka bir erkekle evlense ve ondan çocuğu olsa sütü bu ikinci kocasından olmuş sayılır. Ancak ikinci kocasından çocuğu olmamış ise bu durumda sut önceki kocasına ait olmuş olur. Bu sütü emen bir çocuk o kadının önceki kocasının süt çocuğu olmuş olur.
Süt anne ile süt babaya akraba olan süt çocuğu da akraba olur. Fakat süt çocuğun nikâhlandığı (evlendiği) karısıyla çocuk ve torunlarında başka akrabaları süt anne ile babanın akrabası olmaz. Şu halde bir kadın süt oğlunun neseb yönünden yani esas babasıyla dedesiyle veya kardeşiyle evlenebilir.
Yine bunun gibi bir kimse, neseb yönünden babaları bir olan kardeşinin anneleri bir olan kız kardeşi ile evlenebileceği gibi neseb itibariyle kardeşinin süt kardeşi ile de evlenebilir.
Sıhriyet, Süt Emzirmekle de Sabit Olur:
Herhangi bir kimse süt çocuğunun boşanmış olduğu karısıyla evlenemez. Yine aynı şekilde bir kadın süt kızının kocasıyla evlenemez. Çünkü bunlar birbirleri ile süt kaynana ve süt kaynata olmuştur. Bir kadın daha çocuk olan ortağını emzirmiş olsa ikisi de artık o koca ile bir daha evlenemezler.
Yine bir kadın kendisinden küçük daha çocuk yaştaki ortağını emzirecek olsa artık kocası onların her ikisine de haram olur. Çünkü kadın onu emzirmekle kocasının kayın validesi durumuna düşmüş olur.
Eğer çocuğa süt emziren o kadın kocasının medhulün bihası (yani gerdeğe girilen kadın) ise kendisi de ebedî olarak kocasına haram olur. Eğer medhulun biha değil ise (yani henüz o kadınla gerdeğe girmemişse) ebediyyen haram olmaz. Kocasıyla olan nikâhlarını tazelemekle yeniden nikâhına girebilir ki bu câizdir.
Bir kimse kızının veya kız kardeşinin süt emzirdiği bir çocukla nikâhlanamaz. Nikâhı altında bir çocuk olsa o da kendisine müebbeden haram olur. Zira nikâhlanmaya engel olan süt emzirmek fiili, önceden varmış gibi o adamın o kadın ile evlenmesine engel olur.
Zina sebebiyle hâsıl olan süt emzirmekle, sıhriyet ve süt emzirmek hükmü geçerli olur mu?
Böyle bir kimse zina etmiş olduğu kadının süt verdiği kızı alamaz. Süt emmek sebebiyle hâsıl olan hizmetin sâbit olması için süt annenin kim olduğunun bilinmesi gerekir.
Herhangi bir çocuğu bir köyün kadınlarından bir çoğu emzirmiş olsalar ve kimlerin emzirdikleri de bilinmemiş olsa ve bu konuda herhangi bir iz de olmazsa bu süt emen (oğlan veya kız) çocuğu başka bir engel olmamak şartıyla o köyün fertlerinden herhangi biriyle evlenebilir.
Biz kimse süt kızını veya, süt annesini şehvetle meshetse yani dokunsa, sıksa, karısı kendisine haram olmuş olur. Çünkü şehvet ile dokunmak veya öpmek, hürmet-i sıhriyeti gerektiren sebeplerdendir.
-
aysyzgije
12 years ago
- GEÇİCİ NİKÂH KIYMA (NİKÂH-MUT'İ) HARAMDIR
Dinimize göre evlenmek ve nikâh yapmak, sevgi ve şefkate, karşılıklı huzur ve sükûne dayanan sıcak bir âile yuvası kurarak çoluk çocuk sahibi olmak demektir. Bu yuvanın temel bağı, nikâhtır. Nikâh, şâhitler huzurunda bile olsa geçici olarak kıyılamaz. On seneliğine veya yirmi seneliğine olsun, ben şu kadınla geçici olarak nikâhlandım, deseniz bunun İslâm dininde yeri yoktur. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) bunu kesin olarak men etmiştir. (4)
Ancak bütün dini bağların gönüllerden çözüldüğü günümüzde anlaşmalı ve geçici evlenmeler alıp yürümüştür. Bilhassa Almanya'ya giden kadınlarımız, oraya işçi olarak gitmek için nikâhları altına almakta ve bunun maalesef ticaretini yapmaktadırlar.
(4) Bkz. İbnu'l-Humam; Fethu'l-Kadir, c; 2, s: 384; Buhari,c: 2, s: 129.
BİR NİKÂH ALTINDA BULUNDURULMALARI HARAM OLANLAR
Bu iki kısımdır:
1) Dört kadınla evli olan erkek beşinci bir kadınla evlenemez.
Dört kadınla evli bulunan bir erkek, beşincisiyle nikâh yaptığı takdirde, hiçbirinin nikâhı sahih olmaz. Çünkü İslâm dini, dört kadından fazlasıyla nikâhı haram kılmıştır.
2) Akrabalık sebebiyle bir nikâh altında bulundurulamayan kadınlardır. Meselâ; bir erkek, iki kız kardeşi veya bir kadınla teyzesini aynı nikâh altında bulunduramaz. Süt sebebiyle olan akrabalar için de hüküm aynıdır.
BAŞKASIYLA EVLİ BULUNDUKLARINDAN EVLENMELERİ HARAM OLANLAR
İslâm, başkasının nikâhı altında bulunan bir kadınla evlenmeyi haram kıldığı gibi, kocasının vefatı veya kocasından boşanmasıyla hâsıl olan iddeti (bekleme müddeti) dolmayan bir kadınla da evlenmeyi aynı şekilde haram kılmıştır. Ancak iddet müddeti dolup kocasıyla olan münâsebeti tamamen kesildikten sonra bu hürmet ortadan kalkar ve o kadınla evlenmek artık helâl olur.
Hamile bir kadını çocuğunu doğurmadan evvel nikâhlamak câiz olmaz. Çünkü çocuğunu doğurmadıktan sonra başkasının bekleyen iddetli karısı olmaktan çıkamaz. Ancak hamileliği zina sebebiyle ise bu durumdaki bir kadın nikâhlanabilir. Yine bu durumdaki bir kadın çocuğunu doğurmadıkça nafaka hususunda hak sahibi olmaz. Eğer nikâhlanan erkek ve kadın her ikisi de birbirleriyle zina etmişlerse o kadına yaklaşması derhal mubah olur. Kadın bu durumda nafakaya da hak kazanmış olur. Zina eden bir kadın kendisiyle zina eden erkeğin dışında bir erkekle evlenecek olursa, gebe olup olmadığı meydana çıkana veya hayız halini geçinceye kadar o kadına yaklaşması helâl olmaz.
CARİYE VE KÖLE İLE EVLENMEK HARAMDIR
Mülk nikâha manidir. Bu nedenle kendi cariyesiyle nikâhlanan bir kimsenin bu akdi geçerli olmaz.
Yine hür kadın almak gücünde olan bir erkeğinde cariye ile nikâhlanması da câiz olmaz. Kısa ifâde ile erkek hür kadın alacak durumda ise evlenmemekle kendini zina tehlikesinden koruyacaksa bu durumda cariye ile evlenemez.
Bir kimse cariye olan zevcesini ric'i talâk ile boşasa ve daha iddeti bitmeden hür bir kadını nikâhlasa ve daha sonra, yine eski cariyeye dönse yeni bir akit olmadığı için bu akit sahihtir.
Bir kadın da müslüman da olsa bu kölesini kendine nikâh edemez. Ancak kölenin aklına sahip olsa o zaman durum değişir. Çünkü Mâlikiyet tamamen veya bir yönden köleliğe aykırıdır.
ALLAH'A ŞİRK KOŞANLARLA EVLENMEK HARAMDIR
Küfründe (Allah'a şirk koşmakta) devâm ettiği sürece bir müslümanın puta veya ateşe tapan kadınlarla evlenmesi haramdır. Ve yine Aya, güneşe, yıldızlara, tabiat kuvvetlerine, hülâsa bir yaratığa tapan kadınlarla evlenmek de haramdır. Fakat kitap ehli kadınlarla evlenilebilir.
Kitap sahibi kadınla evlenen bir müslüman onu kiliseye, sinagoga gitmekten veya içki içmekten alıkoyabilir. Fakat âdet, lohusalık ve cünüplükten dolayı gusletmesi için ona baskı yapamaz.
Anne-babasından biri putperest, biri de kitap ehli olan kızla kitap ehli kabul edilip evlenilebilir.
Ancak zaruret bulunmadıkça müslümanın ehl-i kitaptan olan gayrî müslimlerle evlenmemesi daha iyidir.
MÜSLÜMAN OLMAYAN KADINLA EVLENMEK
Müslüman bir erkek gayri müslim bir kadınla evlenebilir. Ancak bu kadının kitap ehlinden, yani hristiyan ve yahudi olması şarttır. Dıştan müslüman görünen, fakat söz ve davranışları ile dinimizin emir ve yasaklarına karşı koyan meselâ haramı helâl kabul eden bir kadınla da evlenilmez.
Kitaplı kadınlarla evlenmek konusunda İslâm âlimleri arasında bazı görüş ayrılıkları vardır. Çoğu âlimler gayri müslim bir kadınla evlenmenin câiz, olduğunu ileri sürmüşlerdir. Yalnız Hz. Ömer bunu doğru görmez.
Hz. Ömer'in Halifeliği sırasında İslâm orduları bir çok yerleri fethediyor, yeni yeni ülkeleri İslâm devletine katıyordu. Bu arada İslâmın yiğit kahramanları ve bazı sahabeler kitap ehlinden kadınlarla evleniyorlardı. İslâm âilesi ve müslüman nesil bakımından bunu tehlikeli gören Halife Hz. Ömer gayri müslim kadınlarla olan evlenmeleri hoş karşılamıyordu.
Sahabelerden Hz. Huzeyfe bir yahudi kadınla evlenmiş, Halife Ömer kendisine; «Onu salıver» diye yazmıştı. Huzeyfe'nin: «O, haram mıdır?» diye sorması üzerine, Hz. Ömer şöyle cevap vermişti: «Hayır, fakat onların ahlâk bakımından mazbut olmayanlarına tesadüf edeceğimizden korkuyorum.»
Açıkça anlaşılmaktadır ki Hz. Ömer, müslüman olmayan bir kadınla evlenmeyi haram görmemiş fakat İslâm âilesi ve müslüman neslin geleceği bakımından tehlikeli bulmuştur.
Hz. Ömer'e hristiyan veya Yahudi olan bir kadınla evlenmenin hükmü sorulur. O da:
«Allah müşrik kadınları müslüman erkeklere haram kılmıştır. Ben, bir kadının; Rabbim İsa'dır veya (Allah'ın kullarından biri için) falandır, demesinden daha büyük bir şirk tanımıyorum.» şeklinde cevap verir.
İslâm hukukuna göre din ayrılığı verasete engel teşkil eder. Buna göre gayrı müslim bir kadın müslüman kocasından miras alamaz. Bu yüzden de onunla evlenmek mahzurludur.
Günümüz Türkiye'sinde yabancılarla evlenmeler yaygınlaşmış, nerede ise moda haline gelmeye yüz tutmuştur. Müslüman olmayan erkeklerle evlenen kızlarımızın çoktan Müslümanlıktan çıktığını kabul ediyor ve bu noktayı bir kenara bırakıyoruz. Konumuz yabancı kızların müslüman erkeklerle hayatlarını birleştirilmeleridir. Bu ne olacaktır? Gerçi yabancı kızlar, usûlüne uyarak, müftülük dairelerine uğrayarak müslüman olduklarını ilân ediyorlar. Fakat bu, çoğu zaman bir formaliteden, usûlden öte bir mânâ taşımıyor. Çünkü gerçekte müslüman olmayan bir kızla, evlenen bir müslüman erkeğin kurduğu âile yuvasında İslâmın prensipleri hüküm sürmüyor, bu yüzden de o yabancı kız İslâmiyeti kabul etmekle birlikte yine evlerinde tipik bir Alman veya Yahudi gibi yaşıyorlar. Çocuklarına Türkçe öğretmiyorlar. Bunun yanında müslüman koca da din ve milliyeti ile birlikte günden güne artan bir hızla erimektedir. Ve geleceğimiz bakımından büyük bir tehlike işareti gösteren bu duruma hiç yetkili makam da tedbir arıyor değildir.
Düşününüz bir kere, Halife Hz. Ömer Allah Resûlünün sahabelerinden o derece endişe duyunca her geçen gün daha fazlası ile gönüllerden imanın silinmeye yüz tuttuğu zamanımızda artık bizim endişemizin derecesi ne olmalıdır. Elbette bu istikametteki olumsuz gelişmeler dinimizin hesabına büyük bir darbedir. Bu konuda yine müslüman kardeşlerimize kendi çaplarında ağır sorumluluk ve vazifeler düşmektedir. Bir yandan İslâmi yaşayışı gönüllere terk etmeye çalışırken, öte yandan da İslâm âilelerinin İslâmiyet'i bütün prensipleriyle kendi aralarında tatbik alanına koymaları gerekir.
Bir acıklı manzara daha var ki o da, Avrupa'ya ihraç ettiğimiz kadın işçilerin durumu. Bir kadının yabancı bir memlekete iş aramak için gitmesi kadar korkunç bir şey düşünülemez. Gerçek olan şu ki: devlet ve millet olarak bütün mânevî değerlerimizi kaybetmeğe doğru hızla yol almaktayız.
Tabii ki bu arada hayat şartlarında da bir çok değişikliklerin olacağını söylemek gerekir. Meselâ Almanya'da su kıttır. Su yerine dâimâ bira kullanılır. Halbuki bira dinimize göre içki sayıldığından haramdır. Bunu içen müslüman işçi kardeşlerimiz Allah emirlerine ve Kur'ân yasaklarına karşı gelmiş oluyorlar. Et meselesi de böyledir. Oralarda domuz eti kullanmak normal karşılanır, ama İslâmiyet bir çok haklı sebeplere dayanarak domuz etini Müslümanlara yasaklamıştır. Bütün bunlar bir mü'minin üzerinde titizlikle durması gereken önemli meselelerdir.
Yukardan beri söylediklerimiz hakiki iman sahibi kişiler içindir. O yüzden zaten İslâm çizgisinden ayrılmış olanlar, sözlerimizi içi boş bir takım kelime ve lâflardan ibaret karşılayabilir. Ama tekrar edelim ki İslâm dini insanlık dinidir. İnsanoğlunun maddî ve mânevî lekesiz kurtuluşa kavuşmasının mücadele bayrağını açmıştır. Bu yolda dizi dizi şehitler vermiş bir milletin torunları servet biriktireceğim para yapacağım diye yabancı ülkelerde din ve ahlâkını bırakıp üç buçuk günlük fâni hayatı uğruna ebedî olan âhiretini fedâ etmemelidir.
MÜSLÜMAN OLMAYAN ERKEKLE EVLENMEK
Dinimiz, evlenecek olan çiftlerin birbirini görerek karar vermesine izin vermiştir,
yalnız bunun belirli sınırlar içinde kalması gerektiğini hatırdan çıkarmamak gerekir.
Müslüman olan bir kadının, gayri müslim bir erkekle evlenmesine dinimiz izin vermez. Çünkü böylesine bir durumda müslüman olan bir kadın, gayri müslümanla evlenerek İslâmi çevreden çıkmakta ve dinimize ters düşen bir muhite girmektedir. Burada kadının dini ve dini gelenek ve görenekleri tehlikeyle yüz yüze gelmekte ve bu durumda dünyaya gelecek çocukların da İslâm terbiyesinden uzak bir havaya girmeleri söz konusu olmaktadır. Bu, dinimizin yayılma ve insanoğlunu Allah'a vardıran insanca yaşama sistemini getirme siyasetine aykırı düşer. Mü'min kadın hiçbir gayri müslim erkek ile evlenemediği gibi dıştan müslüman görünüp de söz ve hareketleriyle İslâm inançlarını baltalayan, tek kelimeyle münafık olan erkek ile de evlenemez. Böyle bir evlenme olsa bile buna dinimizce son vermek gerekir. Hattâ nikâhı yapanlar, araya girenler bile uygun bir takım cezalara çarptırılırlar. Çünkü evlenmenin bir gayesi de İslâmiyeti ve imanı daha da güçlendirmektir. Hattâ dine bir dâvettir.
Bir Olay:
Peygamberimiz (S.A.V.) zamanında Ebu Talha daha henüz müslüman olmadan önce, müslüman olan Ümmü Süleym'e (İmana gelmeden önceki adı Rumeysa'dır) evlenme teklifinde bulunur.
Ümmü Süleym, Ebu Talha'ya:
«Doğrusunu istersen ben de seninle evlenmeyi arzu ediyorum, senin gibisi kaçırılmaz. Ama ne yazık ki sen İslâmiyet'e sırt çevirmiş bir insansın, ben ise müslüman bir kadınım. Bu yüzden seninle evlenmem doğru değildir» der.
Bunun üzerine aralarında şöyle bir konuşma olur;
Ebu Talha:
- Sana ne oldu, Rumeysa?
- Ne olmuş bana?
- Sarı ve kırmızıdan (altın ve gümüşten, yani paradan) ne haber?
- Ben altın ve gümüş aramıyorum. Sen öyle bir insansın ki işitmeyen, görmeyen ve sana hiç bir faydası dokunmayan şeye tapıyorsun. Falan kimselerin siyah kölesinin dağdan sürükleyip de getirdiği, yerden biten bir odun parçasına, puta tapmaktan hiç sıkılmıyor musun? Eğer iman edersen, işte o put benim mehrim olsun, evlenelim, başka bir şey talep etmeyeceğim.
- Müslümanlığı bana kim öğretir, Rumeysa?
- Allahın Resûlü öğretir, O'na git.
Bunun üzerine Ebu Talha sevgili Peygamberimize (SAV.) gider, onu sahabelerin içinde otururken bulur ve yanına yanaşır. Peygamberimiz (S.A.V.) onu daha uzaktan gördü ve sahabelere Ebu Talha'nın müslümanlığını şu sözleriyle müjdeledi: «Ebu Talha, iki gözü arasında parlayan İslâmiyet aydınlığı ile geliyor.» Ebu Talha Hz. Peygamber'in (S.A.V.) huzurunda imana gelir ve Rumeysa'nın kendisine söylediklerini de nakleder. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) de Rumeysa'nın şartı üzerine nikâhlarını kıyarak birbirini seven bu iki kişinin hayatlarını birleştirir.
Peygamberimiz (S.A.V.) Ümmü Süleym hakkında şu müjdeyi verir: «Cennete girdiğimi gördüm, önümde bir ayak sesi (duyuluyor). Bir de baktım ki, Rumeysa!»
-
aysyzgije
12 years ago
- BİR ERKEK ÜÇ TALÂK İLE BOŞADIĞI KARISIYLA EVLENEMEZ
Bir kimse evvelce üç talâk ile boşamış olduğu âilesiyle nikâhlanamaz. Ancak karısı sahih bir nikâh ile başka birine nikâhlansa ve sonra tekrar boşansa ancak o zaman nikâh edebilir.
LÂNETLEŞMEK NİKÂHI FESHEDER
Bu da nikâha manidir ki bir erkeğin iffetli karısına zina isnâd etmesidir. Bu şöyle olur:
Erkek kadının zina ettiğini iddia eder. Ancak şâhid bulamaz. Kadın da erkeğin iddiasını reddederse bu durumda hâkim huzuruna çıkarlar. Erkek dört defa:
- Bu kadın zina etti, diyerek yemin eder. Beşincisinde de:
- Eğer yalan söylüyorsam Allah'ın lâneti üzerime olsun, der.
Kadın da aynı şekilde ona karşılık verir. Hâkim de bunun üzerine onları ayırır. Hanefi'lere göre; hâkim onları ayırmadığı müddetçe lânetleşmeleri nikâhlarına mâni olamaz. Eğer erkek «Ben yalan söylemiştim, söylediklerimi tevbe ediyorum» derse tekrar evlenebilirler.
Diğer üç mezhep imamına, ve imam Ebû Yusûf'a göre; artık onlar evlenemezler.
EVLÂTLIK İLE EVLENİLİR Mİ?
İslâm öncesi devirlerde başkasının sulbünden gelen çocuk âileye alınır ve evlât muamelesi görürdü. Tıpkı âile fertlerinden biriymiş gibi çağrılıyor, yabancı sayılmıyor ve evlât edinmeye varis olabiliyordu.
Hz. Peygamber (S.A.V.) de ilk âilesi Hz. Hatice'nin kendisine hediye ettiği Harise oğlu Zeyd'i mânevî evlât edinmişti. Ve kendisine de «Muhammed'in oğlu Zeyd» denirdi. Fakat daha sonra şu inen âyetler mânevî evlâtlığı kaldırdı.
«Allah bir insanın içine iki kalp koymamıştır... O, evlatlıklarınızı da öz oğullarınız gibi tutmanızı meşrû kılmamıştır. Bunlar sizin aralarınızdaki boş lâflardır. Allah hakkı ve O, doğru yolu gösterir. Evlâtlıklarınızı babalarının adlarına nispetle çağırın. Bu Allah katında en doğru olanıdır. Eğer babalarının kim olduklarını bilmiyorsanız, o halde onları din kardeşi ve dostlarınız olarak kabul edin...» (1)
Bu âyetlerle İslâmiyet mânevî evlâtlığı kaldırınca artık Hz. Zeyd'e «Harise oğlu Zeyd» denildi.
(1) Ahzab, 4-5 .
Mânevî evlâtlık müessesesi kaldırınca evlât edinilen çocuk âile fertlerine yabancı sayılır, onunla veya yakınlariyle evlenilebilir. Hattâ, bunun ilk tatbik örneğini de Ulu Allah Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.)'e yaptırmıştır.
Net ice olarak şunu belir t elim ki, mânevî evlât lık evlenmeye mâni değildir, mânevi
evlât la evlenilebilir .
ZİNA EDEN KADINLA EVLENMEK HARAMDIR
Bu konu İslâm âlimleri arasında tartışma meselesi olmuştur. Zina eden bir kadınla müslüman bir erkek evlenebilir mi? Bu konuda ayrı görüşlerin ortaya atılmasına sebep olan şu âyettir:
«Zina eden erkek ancak zina eden veya Allah'a ortak koşan (müşrik bir kadınla evlenebilir. Böylesine evlenmeler mü'minlere haram kılınmıştır.» (1)
(1) Nûr, 3.
Bu âyet üzerine çoğu İslâm hukukçuları, zina eden bir kadınla müslüman bir erkeğin evlenebileceği kanaatini ileri sürmüşlerdir.
Buna karşılık zina eden düşük bir kadınla evlenmenin dinimize aykırı düştüğünü iddia edenler de vardır. Nitekim bir rivâyete göre Hz. Ayşe anamız ile Hz. Ali bu kanaattadır. İbn-i Kayyım da aynı görüşün müdafaacısıdır. Bunlara göre bir mü'min nâmûslu bir kadınla evlenmek zorundadır.
Nitekim: «Kocası olan kadınlarla da evlenmek haramdır. Ancak sahibi olduğunuz cariyeler (savaş esiri) müstesnadır. Bunlar Allah'ın üzerinize farz kıldığı kesin hükümlerdir. Bunlardan başkasıyla evlenmeniz ve zinada bulunmamanız için arayıp istemeniz size helâl kılınmıştır...» diyen Allah kelâmı ve daha bir çok âyetler zina eden kadınla, evlenmenin, haram olduğunu ifâde etmektedir. Zaten evlenmek ancak nâmûsluluk şartıyla helâl kılınmıştır. Bu şart bulunmayınca evlenmek de mümkün değildir. Evlenecek olan kimse ya Allah'ın bu emrini kabul ederek İslâmiyet çerçevesi içinde bir mü'mine yaraşır şekilde evlenme yapar, ya da Allah'ın bu hükmünü kulak arkası edip kâfir olur. Kabul edip de tatbik etmezse, yâni zina eden bir kadınla evlenirse bu kere de nikâhı sahih olmamış olur, kendisi de zina ediyor sayılır. Evet, bu söylediklerimiz ibn-i Kayyım ve taraftarlarının görüşüdür; zina eden bir kadınla mü'min bir erkeğin evlenmesini dinimize aykırı görenlerin iddialarıdır.
Hemen söyleyelim ki, her zina eden kadının durumu aynı değildir. Kimisi işlediği bu ağır ve çirkin günâhtan dolayı Allah'a sığınarak tevbe etmiştir ki, buna bir sözümüz olamaz. Kimisi bu felâkete istemeyerek sürüklenmiştir, bir kurtaranı bulunsa hemen bu düşük hayattan sıyrılıp nâmûslu kadınlar sırasında yerini alacaktır. Böylesini daha da batağa sokmaktansa onunla evlenerek onu bu ahlâk düşüklüğünden kurtarmak herhalde iyi ve hayırlı bir iştir. Böylelerine de bir sözümüz yoktur. Kimisi de kendi elleriyle kendi öz varlığını sürüklemiş ve böylesine düşük bir hayat içinde rahatlık duyar olmuştur. Ne kadar evlense yine de gözü kocasından başkalarında kalacaktır. Aslında işte bu tip bir kadınla evlenmek haramdır ve zinaya bile bile göz yummaktır. Kurân'ı Kerim böyle bir evlenmeyi lânetler ve onu «kirli» diye vasıflandırır. Tabii ki bu, mü'mine yakışmaz.
-
turkmenntug
12 years ago
- Alla Razy bolsun doganym,
zähmet bolmasa,TÜRKMEN diline geçirip ýazsaňyz bu ýazgylardan peýdalanyp biljekleriň sanyny ep eslije artyran borduňyz. Sag boluň
-
akylym1989
12 years ago
- hakykatdanam türkmen diline geçirlen halatynda peýdalanjaklar köp bordy, sag boluñ awtor
aysyzgije 12 years ago- KENDiLERiYLE EBEDi OLARAK EVLENMEK HARAM OLAN KADINLAR.
Bunlar neseb (yakın akrabalık) sebebiyle haram olanlardır ki, bunları su şekilde tasnif edebiliriz.
1 - ANNELER: Erkeğin kendi annesi, annesinin annesi ve baba annesi (nineler) dir ki bütün öz ve üvey anneler buna dahildir.
2 - KIZLAR: Erkeğin kendi kızı, kızının kızı, oğlunun kızı ve onların kızları ve torunları.
3 - KIZ KARDEŞLER (Hemşireler) : Anne baba bir, anne bir baba ayrı veya baba bir anne ayrı olan Kız kardeşler.
4 - HÂLÂLAR: Baba ve dedelerin öz veya kız kardeşleri. Babasının hâlâsı ile annesinin hâlâsı da buna dahildir.
5 - TEYZELER: Erkeğin annesinin Kız kardeşi, annesinin teyzesi, baba ve dedesinin teyzeleri.
6 - KARDEŞ KIZLARI: Erkeğin, anne baba veya sadece baba ve anne bir olan kardeş kızları ile onların çocukları.
7 - KIZ KARDEŞiN KIZLARI: Kız kardeşin kızlarıyla onların kızları (yani yeğenler) anne baba bir olsa da sadece annede bir olsa yine aynıdır.
Saydığımız bu kimselerle, yakın akrabalık sebebiyle ebedî olarak evlenmek haramdır.