Döllenme ve Önleme Metodları 1) Döllenme 2) Çocuğun ana rahminde oluşmasına engel olmak 3) Kadınların aldıkları tedbirler 4) Erkeklerin aldıkları tedbirler 5) Kadının tohum tutmadığı günler 6) Çocuk aldırmak (Kürtaj) ve düşürmek 7) Çocuk aldırmada tehlikeler «Allah Teâla, (aslınız) Adem'i topraktan, sonra zürriyetini nutfeden yarattı. Sonra da sizi (erkek-dişi) çift kıldı. Allah-u Teâla'nın ilmi olmaksızın hiçbir dişi ne gebe kalır, ne doğurur.» (Fussilet sûresi, âyet: 47)
Islam’da evlilik ve aile hayatı - abdullah aydın (onuncu bölÜM)
-
aysyzgije
12 years ago
- ÇOCUK ALDIRMAK VEYA DÜŞÜRMEK
Evlilikten en büyük gaye insan neslinin devâmının sağlanmasıdır. Erkeğin kadındaki en büyük hakkıdır. Kadın, kendisinde bedenî bir hastalık bulunmayınca, kocasına çocuk getirmek zorundadır.
Yüce Allah buyuruyor ki:
«Kadınlar sizin tarlanızdır. Tarlanıza (meşrû yoldan) dilediğiniz gibi varın. Kendiniz için ileriye hazırlık yapın. Allah'tan korkun ve muhakkak ona varacağınızı bilin, Allah'tan korkanları, inananları müjdele.»
(Bakara sûresi, âyet: 223)
Allahu Zülcelâl bu âyette kadınları çocuk büyüten tarlaya benzetiyor. Çünkü âhiret gününde yani dünya vaktini tamamlayıp yok olana kadar dünyanın imarını yapmak üzere insan neslinin teselsülen çoğalması gerekir ki, cemiyetin devâm ve bekâsı ancak böylelikle mümkün olur. Bu da insanların evlenmeleri ve çoluk çocuk sahibi olmalarıyla mümkündür. Allah'ın kullarına evlenmeyi ve çoğalmayı emretmesinin sebebi budur. Evlenmekten maksat sadece şehevî arzuları tatmin etmek değildir. Fakat şehvetten maksat çocuk sahibi olmaktır.
Peygamberimiz (S.A.S) buyuruyor ki:
«Kocasını sevebilecek doğurgan kadınlarla evleniniz. Çünkü ben (Kıyamet gününde) diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övünürüm.»
Bu durumda çocuk sahibi olmak ve hakkına sonsuz saygı ve hürmet göstermek gerekir. Bu hakka riâyet edenler, Allah katında makbul kullardır.
Çocuk Aldırmak Veya Düşürmek Haramdır:
Çocuğun dünyaya gelmesine mâni olmak veya çocuğu ana rahminde telef etmeye kalkmak ilâhi hikmete ve nikâhın meşrû olmalarının gayesine aykırı olduğu için bunu yapan kimse dünyada ve âhirette cezasını çeker.
Bilindiği gibi câhiliyye devrinde kız çocuğu dünyaya geldiği zaman acımasızca derhal toprağa gömülürdü. Bu vahşice ve insanlık dışı hareketi sırf çocuğa bakmayı kendilerine külfet bildikleri için yaparlardı. Zamanımızda çocuk gömme işinin değişik biçimi uygulanmaktadır ki, o da çocuk düşürmektir. Bu rezîlane hareketlere özellikle şehir hayatında çok sık rastlanmaktadır ki, bu da toplumda büyük yaraların açılmasına sebeptir.
İslâma göre çocuk düşürmek aynen adam öldürmek gibi haramdır. Çocukların düşürülmesi çoğunlukla çocuk ana rahminde iken ya ilâçlarla yahut ta müdahale ile yapılıyor ki, buna tıp dilinde «Kürtaj» adı veriliyor. Bazen doğum anında alınması gereken tedbirlerin bilerek alınmaması da çocukların ölmelerinde mühim rol oynuyor.
Bu da çocuk düşürmek gibidir. Ve İslâma göre haramdır.
Bu kötü hareketin saiki bilgisizlikten çok atâlettir, vazifeden kaçmaktır. Çocuk büyütmeyi bir yük telâkki etmektir. Âile kazancına yeni bir masraf kapısı açmamak ve ortak sokmamak düşüncesidir. Düşünmeyi gerektiren bir husustur ki, bu hareket daha ziyade aydın ve münevver olarak bilinen ve zannedilenler arasında görülmektedir. En fakir bir köylü geçim hususunda Allah'a mütevekkildir, bu hususta Allaha bağlanmıştır. Bu kötü hareketin dinî ve ahlâkî kötülüklerinden başka, içtimaî siyasî ve bedeni, sıhhate ait birçok ve acıklı zararları vardır.
Kim bilir? Kanına girilen bu yavru belki yarının büyük bir âlimi, bir kâşifi bir san'atkârı olacaktır. Bunlar bir tarafa hiç olmazsa cemiyetin el emeği ve alın teri ile geçinen bir uzuv da olamaz mıydı? Bu cemiyet adına bir ziyan değil midir? Sonra tabiata müdahale edilerek meydana getirilen bu vakitsiz doğumdan o katil annenin sıhhati bozulmayacak mı?»
Şer'î yönden bir zaruret olmadan ilâç kullanmak veya kürtaj yapmak sûretiyle çocuk düşürmek gibi istenen cinâyetlerde çocuk düşüren veya aldıran kadın yahut ta bu işi yapan doktor veya buna göz yumarak müsaade eden erkek günâh ve azab yönünden ortaktırlar. Kıyâmette lâyık oldukları cezayı göreceklerdir.
Öyle zaman olur ki, kadın bu fiilleri yaparken ölümün kemendini boynuna takar. Müslüman bu husustaki ağır mes'uliyetin idrakinde olmalı ve âhirette adabın şiddetini düşünmeli ve bu nevi işleri yapmaktan son derece kaçınmalıdır. Çocuk düşürmek sadece çocuğa değil bütün insanlığa zarar verir. Bütün bu izahlara rağmen sakınanlar maalesef çok azdır. Buna mukabil çocukları parçalayan ve katledenlerin sayısı pek çoktur. Çocuk sadece öldürülmekle kalmıyor, bu meyanda dünya kadar kadınlar bu işi yaparken ölüyorlar. Çocuğu sevmeyen cemiyet baki olamaz. Çocuğu seven cemiyet ise fani değildir.
-
aysyzgije
12 years ago
- ÇOCUK DÜŞÜRMENİN METODLARI VE TEHLİKELERİ
a) Mekânik vasıtalarla çocuk düşürmek: Rahimlerinde bulunan çocuğu, rahme bağlı bulunduğu köklerden ve damarlardan çözmek ve koparmak için bazı kadınlar kendilerine yorucu işler ve sarsıntılar yüklerler. Meselâ masalardan veya merdivenlerden sıçrarlar. Yorucu jimnastikler yaparlar veya karınlarına masaj yaptırırlar. Bu uğraşmaların ekserisi neticesiz kalır. Zira çocuk ana rahminde bir konserve kutusunda bulunan meyveler gibi su içinde yüzer, öyle bir konserve kutusu ne kadar sallanırsa, hattâ ezilir, bükülürse bükülsün yine bir şey olmaz.
b) Kimyasal ilâçlarla çocuk düşürmek: Barsakları harekete getirmek sûretiyle müshil bir tesir gösteren kimyasal maddelerin ekserisi, rahme de tesir eder ve rahmi kasılmaya mecbur eder. En ziyade meşhur müshiller arasında sarısabır (aloes) hulâsalarının, müshil tesirleri yanında rahim kasılması meydana getirdikleri söylenir. Bazı maddeler de doğrudan doğruya rahimde kasılma uyandırıcı bir tesir gösterirler ki, meselâ bunların en başında, hububata asılgan olan ve çavdar mayzumu adını alan siyah bir mantardan ibaret bir nevi parazit gelir. Bu parazit siyah buğday taneleri gibi görünür ve zehirlidir. Bunun zehiri hakikaten rahme tesir eder. Fakat rahim, kucağında büyüyen çocuğu sadakatle korur. Çocuk düşüren kimyasal ilâçların hepsi zararlıdır. Eğer içlerinde bir tanecik zararsızı olsaydı; bütün dünyada meşhur olmamasına imkân yoktu. Çocuk düşürdükleri için övülen ilâçların, yüksek dozlarda alınmaları icap eder ki, bu miktarlar da muhakkak zehir tesiri gösterirler. Ana karnı zehirlenmeden, kucağındaki çocuğu kimseye vermez! Bu yüzdendir ki, çocuklarını düşürmeye uğraştıkları ve bir sürü ilâçlar yuttukları sırada kendileri zehirlenen kadınlar sayılamayacak kadar çoktur.
c) Rüşeym zarını delmek sûretiyle çocuk düşürmek: Çok eski zamanlardan beri bilinen ve tatbik edilen metodlardan biri de rüşeym zarını, rahim yolu ve buradan da rahme sokulan uzun bir iğne vasıtasiyle delmektir. Rüşeym zarı, çocuğun içinde büyüdüğü bir zardır. Bu zar, rahimdeki içi sıvı dolu bir kese halinde durur ve çocuk bunun içinde bulunur. Eğer bu kese delinirse, içindeki sıvı dışarıya akar. Çocuk ölür ve kadın uzviyeti birkaç gün içinde çocuğu dışarıya atıverir. Halbuki bu nevi çocuk düşürmek de son derecede tehlikelidir.
d) Rahim lâvajı vasıtasile çocuk düşürmek: Rahim lâvajı vasıtasiyle çocuk düşürmek için, bir tığ uzunluğunda içi boş iğne rahim yoluna ve oradan rahim ağzı vasıtasiyle rahme sokulur. Bu iğnenin dibinde bulunan şırıngaya sabunlu su, Lisol, gliserin veya benzeri şeylerden yapılmış karısınılar konur ve bu rahme boşaltılır. Bu şekilde çocuk düşürmeğe kalkışmanın en büyük bir çılgınlık ve neticesinin ne kadar korkunç olabileceğini iyice göz önüne koyabilmek için, bir kere çocuğun ana rahmindeki yerini düşünelim:
Ana rahmi, son derece büyük bir zekâ eseriyle vücuda gelmiş, kapalı ve dıştan girmeğe imkân olmayan bir yerdir, insan neslinin mâlik bulunduğu en kıymetli hazinenin, büyüyen çocuğun korunmasına yarar. Rahmi gebe iken karıştırmak çok tehlikelidir. Bu hal bazen çocuğu sarsar, öldürür, düşmesine sebep olur, hem de çok defa çocuktan önce annesini mezara götürür. Rahim gebelikten incelir, bu sebeple çocuk düşürmek ve buna benzer sebeplerle rahmi karıştırmak pek tehlikelidir. Rahmin yanında büyük kan damarları olmakta, ya bunlar zedelenir, büyük bir kan boşanmasıyla kadın oluverir veya rahmin az çok zedelenmesiyle üstünü kaplayan zar iltihaplanır, karına mikroplar, pislik bulaşır.
Peritonit denilen ağır bir hastalıkla kadın ölüme sürüklenir. Bu gibi vak'alarda kan zehirlenerek de kadın ölebilir. Bu sebeple çocuk düşürmek için rahmi ne sûretle olursa olsun karıştırmaktan şiddetle sakınmalıdır. Bu hal çok felci sahneler çizer. Bu tehlikeler yalnız bu işi bilmeyenlerin elinde değil, ebe ve hattâ mütehassıs hekimlerin elinde bile kürtaj yapılırken bile pekâlâ başa gelebilir.
Çocuk düşürülen kadın ölebileceği gibi, düşürdükt en az çok bir zaman sonra da bu yüzden çok acılar görebilir.
Asrı saâdette müslüman olarak Resûlullah'a biat eden kadınlar biat ederken çocuklarını öldürmeyeceklerine dair söz verirlerdi.
Habib kızı Azze (R.A.) anlatıyor ki:
«Yeni müslüman olduğum zaman Resûlullah yaptığımız anlaşmada bana:
- Gizli ve açık olsun, hiç bir şekilde çocuğunu öldürmeyeceksin, diye bana şart koştu. Çocuğu açıktan açığa öldürmenin ne demek olduğunu biliyorum. (Yani bu, câhiliyye öncesi bir durumdur.) Gizlice çocuk öldürmenin nasıl olduğuna gelince: Onu ben Resûlullah'a sormadım o da söylemedi. Fakat kanaatim odur ki, gizlice çocuk öldürmekten kastî çocuk düşürmektir. Allah'a yeminle söylüyorum ki, hayatım boyunca asla çocuk öldürmeyeceğim.»
Cenabı Hak Kur'anda;
«İyi kadınlar itaatli olanlar ve görünmeyeni koruyanlardır.»
(Nisâ sûresi, âyet: 1)
Buyuruyor. Burada geçen «görünmeyeni koruyan» ifâdesine çocuk düşürmemek, onu kanunda korumak da girer.
-
aysyzgije
12 years ago
- Çocuk Aldırmada (Kürtajda) Tehlikeler:
1. Tehlike
Rahim şırıngası ile yapılacak çocuk almanın tecrübeten en akla yakın tehlikesi; âletin doğru yola gideceği yerde yanlış bir yola sokulmasıdır. Böyle bir âlet, doğru yolu bilmeyen ve kâfi derecede «parmak ucu tecrübesi» olmayan biri tarafından rahme sokulmaya kalkılırsa, muhakkak sûrette yanlış bir yola gider, tenasül kanalının herhangi bir yerine saplanır; orayı yırtar, deler ve hattâ oradan geçerek komşu uzuvlara; mesaneye, karın boşluğuna, barsaklara batar, oralarını yaralar, deler ve en tehlikeli mikroskopik hastalıklara yol açar.
2. Tehlike: Rahme açılan iç ağzın yırtılması.
Rahme açılan iç ağza herhangi bir temas olduğu zaman bu ağız şiddetle kasılır. Eğer icap eden tecrübe ve ihtiyata, riâyet etmeden bu ağızdan zorla girmeye kalkışılırsa, derhal yırtılır ve rahim ağzının içinde, doktorlarca son derece korkulan tehlikeli yırtıklar hâsıl olur ki, bunun neticesi de uzun süren yaralar, tehlikeli hastalıklardır. Gebelik ilerlemiş bulunur, bu yırtıklar da genişçe olursa ölümle sonuçlanacak kanamalar dahi hâsıl olabilir.
3. Tehlike: Rahim zarının delinmesi.
Âlet, bir kazaya sebep olmadan rahim ağzından rahim boşluğuna girince de tehlike yok edilmiş olmaz. Zira o zaman da rahim zarının delinmesi tehlikesi mevcuttur. öyle gebe kadınlar vardır ki, onların rah imleri, dokularında bulunan kan dolu damarlar dolayisiyle yumuşak ve yaş bir sünger veya doktorların dedikleri şekilde «yağ gibi yumuşak» bir hal almıştır ve rahme sokulmuş olan âlete karşı hiçbir karşı koyabilecek halde değildir. Bu itibarla tecrübesiz elde bulunan bir âlet, kolayca ve âdeta farkına varmadan rahim zarını delebilir. Böyle bir kaza, tecrübeli bir operatörün elinden de çıkabilir. İş böyle olunca, âletin ucu, rahim içinde bulunacağı yerde birden bire karın boşluğunda bulunmuş olur. Çok tecrübeli ve görmüş geçirmiş operatör, âletin ucu rahim boşluğuna girer girmez derhal durur. Doktorlar tamamen aseptik yani mikropsuz âletlerle çalışmaya alıştıkları için böyle bir kaza da çok kere önemli bir tehlike teşkil etmeyebilir. Halbuki buna karşı tecrübesiz «yardımcı»; elindeki âletle rahmi boşaltacağı yerde karnı boşaltır; karın zarını, barsakları yaralar, dışarıya çocuk yerine barsakları çeker çıkartır ve yaptığını görür görmez, çılgın cinâyetini de anlamış olur. Ne çare ki iş işten geçmiştir. Bu şekilde bir ameliyat geçiren bedbaht kadın, muhakkak bir ölüme mahkûm edilmiştir.
4. Tehlike: Karın zarı iltihabı.
Bu korkunç hastalık, dışarıdan herhangi bir sûrette karın boşluğuna giren, karın zarı üzerinde, birleşmelerinden ileri gelmektedir. Normal şartlar içinde, dışarıdan hiçbir mikrop karın boşluğuna giremez. Karın boşluğunun, tenasül sistemi yumurta kanalı - rahim boşluğu- rahim ağzı (rahim yolu) vasıtası ile hariçle direkt münâsebeti olmasına rağmen içeriye mikrop girmesine imkân yoktur. Zira bakterilerin vücut dahiline girmelerine mâni olan üç engel mevcuttur:
Bunlardan biri rahim yolunun bakterileri yok eden ifrazıdır; İkincisi rahim ağzındaki kaygan ifrazattan müteşekkil bir nevi ilâçtır; üçüncüsü de rahim içini kaplayan ve yumurtalık kanalında bulunan hücre tabakasıdır. Lâkin her zorlu müdahale veya temiz olmayan. vasıtalarla (âletler veya lâvaj) rahme girme teşebbüsü, karın boşluğuna mikrop girmesine sebep olur ki, karın zarı iltihabı da bundan doğar. Karın zarı iltihapları muhakkak öldürücü değildir, fakat dâimâ son derecede ağır bir hastalık halinde seyreder ve kadının hayatında fena tesirler yapabilecek izler bırakırlar.
5. Tehlike: Kan zehirlenmesi (Sepsis).
İnsan vücudunda; gebelik esnasında rahim zarının Mâlik olduğu hassaslık derecesinde hassas hiçbir uzuv bulunmadığı gibi, insan ömrünün hiçbir devresinde de vücut hastalıklara karşı, bu zamanda olduğu kadar geniş bir yakalanma meyili göstermez.
Çocuk için gevşemiş ve baştan aşağıya kanla ıslanmış olan rahim zarı, çocuğun gelişmesi için ne kadar müsait bir zemin teşkil ederse, buraya yol buldukları takdirde, bakteriler için de ideal bir üretme yatağı halindedir. Bu yüzdendir ki, normal çocuk doğumlarında, rahme doktor veya ebe eli, yahut âleti girmediği ve çocuğun kendi kendine otomatik bir sûrette doğduğu zamanlarda bile, dışarıdan rahim yolu vasıtasiyle rahme mikrop girmesi imkânı çok büyüktür. Bunun neticesinde, fena halde korkulan humma-ı nîfâsî hastalığı olması o derece çoktur ki, doğum ameliyatlarının başlıca kaidesini azamî temizlik teşkil eylemektedir. Humma-ı Nifâsî (albastı) denen hastalık, rahimin mikroplanarak, iltihaplanmasından ibarettir. Fakat yüzde doksan öldürücü olan korkunç bir illettir. Rahme mikrop girmesi ve hastalık meydana getirmesi ihtimali, çocuk alma ve düşürme olaylarında, normal doğumlara oranla çok daha fazladır; zira bu gibi ameliyatlarda rahme iğneler, şırınga vesaire âletler sokmak icap eder. Bu esnada rahme mikrop girmemesi, hemen imkânsız gibidir.
6. Tehlike: Kan kaybetmek.
Rahimde pelesenta adını alan ve çocuğun beslenmesine yarayan örgü, tamamen damarlardan meydana gelir. Çocuk alınırken bu örgü kısmen kesilir ve kısmen de köklerinden koparılan nebatlar gibi rahimden sökülerek dışarıya çıkarılır. Bu kesiş ve sökü için, kazıyıcı bir nevi keskin âlet kullanılıyor.
Doktor bu ameliye esnasında mümkün mertebe az kan akmasını temin için son derece sür'atle hareket eder ve plesentayı hiç bir parçasını bırakmadan çıkarmayı gaye edinir. Bunun için de birbiri arkasına değişik şekillerde birçok curetteler kullanılır. Diğer taraftan kadına öyle ilâçlar zerk edilir ki, bu ilâçlar damarlarI daraltıcı ve rahmi kasılmaya sevk edici bir tesir yaparlar. Bundan başka, bütün dikkatlere rağmen kan fazlaca akmak meyili gösterirse doktorun elinde kanı pıhtılaştırıcı bir sürü zerk ilâçları, sıcak rahim lâvajları, değişik vaziyetlerde yatıracak teknik vasıtalar, rahim boşluğunu kan durdurtucu gazlar ve tamponlarla tıkama şekilleri, hâsılı binbir çeşitli müdahale çeşitleri vardır ve teknik vasıtalar vardır ve tecrübeli bir doktor icaba göre bunları tatbik ederek, kanı muhakkak sûrette durdurabilir. Halbuki «gizli» bir şekilde tatbike yeltenilen çocuk alma teşebbüslerinde, bu işten anlamayan kimselerin yapacakları vasıtasız ve tertibatsız, eksik âletlerle başarılmak istenilen ameliyatlar, doktorun yapacağı işi asla göremez. Birçok sebepler dolayısıyla kan o kadar şiddetli boşalabilir ki, kimse bunun önüne geçemez olur ve neticede kadın, kaybettiği kan tesiriyle ölür. Çocuk aldırma esnasında vuku bulan ölümlerin, pek çoğunun sebebi de budur.
-
hazeleye
12 years ago
- aýsyzgije, zähmediňi sylaýan, ýöne munyň ýaly temalary bu ýere ýazmasaň minnetdar bolardym. sorry
-
aysyzgije
12 years ago
- DÖLLENMEYE ENGEL OLMAK
Çocuğun daha ana rahminde oluşmaması yani kadının hamile kalmaması için gerek erkeğin gerekse kadınların aldıkları bir takım tedbirler vardır.
Kadınların Aldıkları Tedbirler:
Kadınlar yapabileceği fenalıkları düşünmeden korunduklarına inandıkları çeşitli birçok ilâçlar, macunlarla yapılan türlü tehlikeli fitiller, sulfata, limon kabuğu, saç sabunu, her tarafta âdeta moda olmuş, ucuna iplik geçirilmiş bir su, sirke ve limon suları ile ıslatılmış bir sünger parçasını ve aklın alamayacağı birçok kısımları dün, bugün kullanır olmuşlardır. Bütün bu tedbirler, hep temas sırasında rahmin ağzını kapamak erkek tohumunun rahmin içine girmesine meydan vermemek içindir. Çoğu mahzurlu olan bu tedbirler, bazen gebeliğe mâni olursa da her zaman bu faydayı temin edemezler.
Hazneye konan ilâçlar ve çıkınlar çoğu zaman temas anında yerinden kayar,
erkeklik uzvuyla haznenin arka boşluğuna itilirler. Rahmin ağzı açık kalır, bu
yüzden her zaman için etkili olamazlar.
Bazen kinin hapları da çoğu kere haznenin kıvrımları arasında kalır, rahmin ağzını tıkamazlar. Kininin erkek tohumunu öldürdüğü yolundaki tesiri de sanıldığı kadar kesin olmadığından bunlara da güvenilemez.
Kakao yağı ile yapılan ve içine erkek tohumunu öldüren (Asitsitrik, asitborik, kinin süblime gibi) maddeler konarak kullanılan fitiller tam bir emniyet veremez. Eriyebilmeleri için münâsebetten on dakika evvel hazneye konan bu fitillerdeki kakao yağı eriyince rahmin ağzı nemli olduğundan üstüne yapışmaz, rahmin ağzı açık kalır. Bu sebeple bunlar da gebeliği önleyemezler.
Görülüyor ki, gebelikten korunmak için hazneye konan bu ilâç, çıkın, kinin hapları, kakaolu fitiller, her zaman gebeliğe mâni olamaz. Yalnız tenasül yollarını, hazneyi, rahmi tahriş eder. Nezle akıntılar yapar. Eriyen kakao yağları dışarı akar, çamaşırları kirletir, pis kokar, türlü türlü rahatsızlıklar verirler.
Temastan sonraki yıkanmalar (lâvajlar):
Gebeliği önlemek için bazıları temastan sonra hemen kalkar ve soğuk su ile yıkanır. Bilmişler, süblüme, permanganat gibi zehirli ilâçlarla oynar, hazneye bunların sularıyla şırıngalar yapar. Bu tedbirler, bazen gebeliği önleyebilirse de her zaman buna mâni olamazlar. Zira vuslat (orgazm) sırasında kadınlarda rahmin ağzı erkeğin boşalan erlik suyunu ve dolayısıyla erkek tohumunu kuvvetle emip çeker.
Yakınlıktan sonra yapılan belki haznede kalan erkek tohumlarını öldürür. Fakat rahme girmiş bulunan erkek tohumlarına tesir edemez. Sonra bu yıkanmalar yoluyla olmaz. Sık sık tekrar edilirse tenasül uzuvlarında nezle, iltihaplar, ciddi rahatsızlıklara da sebep olur. Çocuk olmasın diye alınan bu tedbirler bazen de kadını kısır eder. Süblüme bezleri ilâçlı sularla oynamak da ölüme kadar götürebilir.
Bugün gebeliği önlemek yolunda (içinde erkek tohumunu bir dakikada öldüren maddeleri ihtiva eden ve reaksiyonu asit bulunan) rahmin ağzını tamamen kapatıp erkek tohumunun içine girmesine mâni olan jeliy (macunları), kremler ve mum şeklinde sentetik fitiller kullanılmaktadır. Bunlar hazneyi tahriş etmedikleri gibi gebeliğe mâni olmak hususundaki tesirleri de kesin olarak bilinmektedir.
Buna rağmen sebepleri yaratan Allah-u Teâlâ dilediğinde bütün sebepleri ortadan kaldırabilir.
Erkeklerin Aldıkları Tedbirler:
Erkeklerin aldıkları tedbirlerin başında kılıf (prezervatif) takmak veya azil yapmak (temas anında meniyi dışarı akıtmak) gelmektedir.
Tohumların bir araya gelip, çocuk olmasın diye birçok erkekler yakınlığın tabiî ahengini bozar, bu aşkın en ateşli halinde kadından ayrılır, tohumunu dışarıya verir. Bu da çok defa boşu boşuna zahmettir. Zira gerek sevişme sırasında gerek kendini tam çekerken erkeklik uzvundan sızan bir iki damla erlik suyundaki tohumların kadının hazne ve tenasül uzuvlarına bulaşmasıyla gebelik pekâlâ husule gelebilir. Her zaman gebeliğe mâni olmayan bu hal yalnız başta vuslatın zevki olmak üzere çok şeyler kaybettirir.
Azil Yapmak :
İbni Muhayrız anlatıyor ki:
«Ben ve Ebû Sirme birlikte Ebû Said Hudri'nin yanına gittik. Ebû Sirme ona hitaben:
- Ya Ebû Said, sen Resûlullah'ın azli bizzat zikrettiği anda duydun mu? diye sordu.
Ebû Said şöyle dedi:
- Evet. Resûlullah ile birlikte mustalik oğullarına gazaya gittiğimizde birçok arap güzellerini esir almışlık. Bu arada kadınlardan uzun zaman ayrı yaşadığımız için kadınlara karşı isteğimiz de artmıştı. Fakat «Biz kadınlar üzerinden çok fidye almaya rağbet ettiğimiz için esir kadınlara yaklaşmayı ancak çocuk olmamasını bu sebeple de azil yapmayı istiyorduk.» Resûlullah da aramızda olduğu için ona sormadan böyle bir şey yapmanın uygun olamayacağına karar verdik ve mes'eleyi Resûlullah'a sorduk.
Resûlullah da şöyle buyurdu:
«Azil yapmamanız sizin üzerinize vacib kılınmış değildir. Ancak Allah'ın kıyamete kadar yaratılmasını yazdığı her nefis zarurî olarak dünyaya gelecektir.» Azil, neslin kesilmesini gerektiren bir fiil olduğu için mekruhtur. Bunun içindir ki «azil, kız çocuğunu diri diri toprağa gömmenin sinsi bir şeklidir» buyurulmuştur.
Fıkıh âlimleri kadının izniyle azil yapılmasına cevap vermişlerse de, bu bedeni ve sıhhatli çocuk yapmaya elverişli olmayan kimseler hakkındadır. Yoksa çocuk büyütmeyi kendilerine bir külfet olarak kabul edenler için yukarıdaki hadisi şerîfin hükmü geçerlidir.
Fıkıh âlimlerinin takyidi veçhile, zaruret halleri müstesna olmak üzere Resûlullah, tenasülün israf edilmesini arzu etmiyor ve çocuğun ana rahmine düşmesinden sonra dünyaya gelip büyütülmesini ve terbiyesine gereken dikkat ve ihtimamın gösterilmesini istiyor.
Tenasül organına kılıf (prezervatife) takmak:
Erkek temas anında boşalacak erlik suyu ve bunda bulunan erlik tohumlarını kadın tenasül organına bulaştırmamak yani hamile kalmasını önlemek için birleşmeden önce zu kılıfı birlik uzvuna takar ve cinsî münâsebetin sonunda çıkarır. Kılıfın tenasül uzvunun sertleşmeden takılmayışı, takılırken vakit kaybettirme ve sürtünmesi sebebiyle zamansız boşalmaya yol açması gibi mahzurları vardır. Ayrıca temas anında yırtılma, sıyrılma ve patlama ihtimalleri olduğu için her zaman gebeliği önleyici tedbir olamaz. Tam anlamıyla tedbir olmadığından başka aşkın tabii zevklerini ve vuslatın hazzını bozar. Kadınlar böyle bir şeyin yapılmasına razı olmazlar.
-
aysyzgije
12 years ago
- KADININ TOHUM TUTMADIĞI GÜNLER
«Genellikle kadın, âdetini görmeye başladıktan itibaren 14. günden yumurtalığından aşılanabilecek özelliği olan bir yumurta (tohum) çıkarır. Bu tohum birkaç saat yaşatabileceği gibi 2 gün de yaşayabilir. Bu sebepledir ki, kadın âdet görmeye başladığı andan itibaren 12 ilâ 17 günler arasındaki 5 günde hamile kalabilir. Bundan sonraki âdet göreceği 10 ilâ 12 günler arasında münâsebette bulunmakla gebe kalamaz. Kadının yaradılışı itibarıyla kısır olduğu bu zamana kısırlık devresi denilir.
Fakat bu da kesin bir tedbir olarak kabul edilmemelidir. Çünkü bu devrede de zamansız olarak gelişen bir kadın tohumu bu devreye olan güveni sarsar. Bu devrede de kadınların gebe kaldıkları görülmüştür.»
Kadınların âdet halleri ile hamile kalabilecekleri günleri şöylece zikredebiliriz.
1- 3 gün âdet devresi (1-3 gün)
2- 7 gün hamile kalma ihtimalinin genellikle az olduğu devre (3. ve 10. gün arası)
3- 3 gün hamile kalma ihtimalinin arttığı (10 ile 16 gün arası)
4- 3 gün hamile kalmasının muhakkak olduğu devre (13. ile 16. gün arası)
5- 12 gün hamile kalmasının hemen hemen imkânsız olduğu devre.
Sıraladığımız bu tedbirler ne kadar uygulanmaya çalışılırsa çalışılsın Resûlullah'ın sözleri yine tahakkuk edecektir. O şöyle buyuruyor:
«Allah'ın kıyamete kadar yaratılmasını yazdığı her nefis mutlaka dünyaya gelecektir.» (1)
«Her su (meni) dan çocuk olmaz. Allah bir şeyi yaratmayı murad ettiği zaman onu hiç birşey (ne azl, ne kılıf, ne de başka bir tedbir) men edemez.» (2)
«Bu tedbir, Allah'ın murad ettiği hiç bir şeye mâni olamaz.» (3)
«Zira onun olması veya olmaması ancak kaderden ibarettir.»
Bu hususla ilgili olarak zikredilen bir çok hadisler vardır. Bir kaçını burada zikretmekte fayda mülâhaza ediyoruz.
Ebû Said Hudri (R.A.) anlatıyor ki:
«Biz birçok esirler ele geçirmiş idik. Ayrıca kadınlarla olun birleşmemizde çocuk olmaması için azl yapardık. Bu hususu daha sonra Resûlullah'tan sorduk. Resûlullah şöyle buyurdu:
(1) Buhari; Müslim, c: 2. s: 1071 .
(2) Müslim, c: 2, s: 1074.
(3) A. Aydın İslâmda Âile Hayatı. S:
- Siz gerçekten bunu yapar mısınız? Kıyamete kadar vücut bulacak olan her hayat sahibi mutlaka dünyaya gelecektir, bundan kurtuluş yoktur.» (5)
Ebûl Veddak, Ebû Said (R.A.)'ın şöyle dediğini işittiğini söyledi:
Resûlullah'a azlin hükmü sorulduğu zaman şöyle buyurdu:
«Her su (meni) dan çocuk olmaz. Allah bir şeyi yaratmayı murad ettiği zaman, onu hiç bir şey (ne azl, ne kılıf ne de başka bir tedbir) men edemez»
Ebû Said anlatıyor ki:
Resûlullah'a azl'in hükmü sorulduğunda şöyle buyurdu:
«Bu azl fiilini yapmayışınızda size bir zarar yoktur. Zira O, kaderdir.»
Râvi Muhammed Şirin diyor ki:
«Bu azl fiilini yapmamanızda size bir zarar yoktur» sözleri nehye daha yakındır.»
Câbir İbn Abdullah anlatıyor ki:
«Bir adam Resûlullah'a:
- Benim bir cariyem var. Fakat ben onunla zina yaparken, azl yapıyorum, diyerek bunun hükmünü sordu. Resûlullah buyurdu ki:
(4) Bkz. İbnu'l-Humam; Fethu'l-Kadir. c: 2. s: 384; Buhari. c: 6, s: 129.
- Bu tedbir Allah'ın murad ettiği hiç bir şeye asla mâni olamaz.
Râvi diyor ki:
«Aradan bir süre geçtikten sonra aynı adam tekrar Resûlullah'a gelerek:
- Ya Resûlullah, size bahsetmiş olduğum o cariye hamile kaldı, dedi. Bunun üzerine Resûlullah da şöyle buyurdu:
- Ben Allah'ın kulu ve Resûlüyüm. (Yani ben yalan söylemem.)» (6)
Vehb'in kızı Cûdâme anlatıyor ki:
«Resûlullah'ın yanında bir takım insanlar vardı. Resûlullah'ın onlara hitaben şöyle buyurduğunu işittim:
«Şüphesiz ki çocuklu ve hamile kadınla cimayı nehyetmeyi düşündüm. Derken Rumlarla Farslara baktım ki onlar kadınlarının çocuklarına süt verdikleri zamanlarda kadınları ile cimada bulunuyorlar da, bu kadınların sütlerinin çocuklarına bir zararı olmuyor.»
Sonra Resûlullah'dan azl'in hükmünü sordular,
Resûlullah :
«Bu fiil çocuğu diri diri gömmenin sinsi şeklidir.» buyurdu.
(6) S. Müslim, K, Nikâh, B: Hükmil-Azli El-T ac, c:2, S:310.
Ulu Allah buyuruyor ki:
«Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizin de onların da rızkını biz veririz.»
(En'am sûresi âyet: 151)
Yukarda da zikrettiğimiz gibi Resûlullah kadınlardan biat alırken onlardan ayrıca çocuklarını öldürmeyeceklerine dair akit alırdı.
Çocukları sadece gömmek sûretiyle değil ne sûretle olursa olsun, öldürmekte aynı şekilde cinâyettir. O halde unutmamalıdır ki Cenin'in düşürülmesi, yani kasten çocuk düşürmekte, evlâdını katlederek öldürmek de ayni mahiyettedir ve cinâyettir.
-
aysyzgije
12 years ago
aýsyzgije, zähmediňi sylaýan, ýöne munyň ýaly temalary bu ýere ýazmasaň minnetdar bolardym. sorry
onda minnetdar bolmak yaly aladan bolmajak yaly.
hazeleye | 2012-10-03 23:00:52
-
hazeleye
12 years ago
- düşünmedim?
aysyzgije 12 years ago- DÖLLENME
Yüce Allah buyuruyor ki:
«Allah Teâlâ (aslınız) Adem'i topraktan, sonra zürriyetini nutfeden halk etti. Sonra da sizi (erkek, dişi) çift kıldı. Allah Teâlâ'nın ilmi olmaksızın, hiçbir kadın ne gebe kalır ve ne doğurur...»
(Fussilet sûresi, âyet: 47)
Erkek tenasül organından atılan ve bel suyu veya atmık denen ve 2-6 cm. küp hacminde olup içinde 200-350 milyon kadar sperm (tohum) hücresi bulunan meni, kadının anat veya dölyatağı olarak da isimlendirilen rahim yolunun arka tarafına ve orada bulunan rahim dış ağzına fışkırır. Rahim ağzından rahim yoluna dâimâ bir miktar sulu ve kaygan akıntı vardır. Erkek menisi içinde bulunan tohum hücreleri, kendisine özgü bir kokusu olan bu kaygan ve sulu akıntıya, rahim dar ağzına hücum ederler ve rahmin içlerine girerler.
Erkek tenasül organlarından dışarıya atılan meni, sarımtırak beyaz renkte ve tazeyken yumurta akına benzeyen kaygan bir kitle olup hava ile karıştığı zaman yapışkan bir su halini alır; kuruduğu zaman çamaşırlarda kül rengine çalar lekeler bırakır. Su ile kolayca çıkar. Mikroskop altında bakılan bir damla meni içinde, aklın alamayacağı kadar, tıpkı bir balıkçının fıçısındaki yılan balıkları gibi boyuna kaynaşan ve sürekli hareket eden tohum hücreleri görülür. Bunların sayısı aynı zamanda kısırlığın varlığını anlamakta da bir ölçüdür. Normal olarak bir erkeğin 1 cm. küplük menisindeki tohum hücresinin miktarı 60 milyondan aşağı düşerse döllenme gücünün çok azaldığına hükmolunur. Bu durumda normale dönmek için açık hava, süt ve yumurta üzerinde durulur.
Mikroskop altına konmuş olan meni damlasının kurumadan muhafaza edilmesi halinde tohum hücrelerinin de hareketlerini saatlerce ve hattâ günlerce sürdürdükleri, hiçbir yorgunluk göstermedikleri ve yumurta hücresini aradıkları görülmüştür.
Bu tohum hücreleri başlıca üç parçadan oluşmuşlardır: Baş, gövde ve kuyruk. En önemli parça baş kısmıdır. Kadın yumurtasını dış tarafından delen ve içeriye giren kısım baş kısmıdır. Kuyruk ise sağa sola hareket ederek ilerlemeyi sağlar. (İşte irsiyetin naklini bu parçacıklar sağlarlar. Bu baş, gövde ve kuyruktan ibaret tohum hücresinin tanecik, kurdelecik ve çubukçuktan ibaret bir görünümü vardır.
Babadan çocuğa geçen bir çok özelliklerini Allah-u Teâlâ işte bu kısımlarda saklamıştır. Tohum hücreleri rahim dar ağzından kadının yumurtasına varabilmek için 15 cm. den fazla bir yolu almak zorundadırlar. Bu yol, bükümlü, dönemeçli, birçok gudde kanal ağızlarıyla ve kaygan zarlı engellerle doludur. Bazen de tohum hücreleri rahim boynu salgısının evsafının bozukluğu veya fazla yapışkanlığı neticesi vagina içinde ölürler yahut da rahim ağzından ileri geçemezler. Gerek bu durumda ve gerekse rahim ağzının dar olmasında ameliyata lüzum görülebiliyor. Rahim boyunun iltihaplanmasına bel soğukluğu, mikrop kapmalar, çocuk düşürmek gibi hastalıklar sebep olmaktadır. Tohum hücreleri kuyruklarını bir torpil pervanesi gibi döndürerek bu engelleri aşmağa çalışır; bunun için de 1 mm.'lik yolu aşmak için 3 dakika, 1 cm'lik yolu aşmak için ise yarım saat geçer. Böylece yumurta kanalına kadar 5-7 saat kadar bir zamanda yol alırlar.
Buna göre cinsel ilişkinin yapılması, erkek tohum hücrelerinin erkek tenasül uzvundan ayrılarak rahim kanalına ulaşmasından sonra ilkah (döllenme) için 5-7 saatlik bir zaman geçmektedir.
Sperm (tohum) hücresi hususu üzerinde bu kadar durduktan sonra konunun iyice anlaşılabilmesi için kadın yumurtalıklarından ve yumurtasından da söz etmek gerekmektedir.
Çıkardığı hücrelere yumurta dendiği için kadın tenasül guddeleri de yumurtalık adını alırlar. Yumurtalıklar iki âdet olup erkek husyeleri şeklinde ve onların büyüklükleri kadardır. Pelvis denen leğen kemiğinin içinde sağda ve solda bulunurlar. Bir yumurtalık içinde çeşitli olgunluk devrelerinde binlerce yumurta hücreleri vardır. Bu yumurta hücreleri olgunlaşarak, yumurtalıktan çıkmak istedikleri zaman, yumurtalık zarını patlatmak sûretiyle buradan çıkarlar. Vücudun ortasında bulunan rahim, yumurtalıktan çıkan yumurtaları yakalamak için, sağ ve soldaki yumurtalıklara kurşun kalem kalınlığında birer kanalla bağlıdır. Yumurtalıktan sonra huni gibi bir kısımdan geçen ve ancak bir toz noktacığı büyüklüğünde olan yumurta, yumurta kanalına gider. Bu kanalda bir hafta kadar kalır ve erkek tenasül organından çıkan tohum hücresini bekler. Böylece yumurtalıklardan birisi bir ay, diğeri ise öteki ay sırayla bir yumurta çıkarır, fakat, bazen iki veya daha fazla yumurta birden olgunlaşıp, yumurtalıktan dışına çıkmakta ve tohum hücreleri ile aşılandığı zaman, ikiz, üçüz... döllenmeler olmaktadır. Bazen da tek bir yumurta aşılandıktan sonra vakitsiz olarak ikiye bölünür ve bu iki parça ayrı ayrı gelişmeye başlar. Bu son şekilde meydana gelen ikizler, aynı su kesesi içinde ve tek bir son'a (plecentaya) bağlı olarak gelişirler.
Yumurta ilkaha uğrayınca içinde bulunan sarı kısım ortasından ikiye bölünür. Sonra dörde, sonra onaltıya... böylece bir müddet sonra da hücrelerden ibaret bir hâl alır. Bu bir yığın hücre intizamla sıralanarak kendilerini çeviren, vitellir denilen ince zar ile kendi aralarında içi sıvı dolu bir cisim bırakmaya başlarlar. Böylelikle gittikçe gelişen hücreler 12 yaşındaki bir kızın yumruğu kadar olan rahimin içinde bulunan, kandan ayrılmış, ıspanak suyu yeşilliğindeki rüşeym suyunu meydana getirirler. Bu su armut biçimindeki rahimin içinde ayrıca bir kaç tabaka ile çevrilmiştir.
Tabakalardan en içte bulunan ve rüşeym ile doğrudan doğruya temasta olanın içinde de ayrı bir sıvı vardır (ki buna «amnios» denilmektedir). Bu son sıvının ödevi, bebeğin sıvı içinde emniyetini sağlamak, dıştan gelecek baskılara, itilmelere karşı koymaktır. Bu sıvı aynı zamanda bebeğin serbest hareket etmesini, bu hareketten rahim çevresindeki organların zedelenmemesini sağlar. Doğuma kadar bu sıvı böylelikle ödevini sürdürür ve doğum sırasında da kese yırtılarak sıvı dışarıya akar. Fakat bu son anında bile bebeğin dışarıya çıkmasını kolaylaştırmış olur. Bebek haftadan haftaya gelişmeler gösterdikçe, rahim de adale kitlesinin artmasıyla büyümeye başlar ve armut büyüklüğünden 40 cm. çapında bir kavun şeklini alarak mideye kadar yukarı çıkar ve karnı dışarıya doğru şişirir, önceleri bir yumruk kadar ve armut şeklinde olan rahimin içi (iç boşluğu) bir ceviz büyüklüğünde iken, gebeliğin son haftalarında 3-5 kiloluk bir çocuk ile yarım litre kadar rüşeym suyu ve bir çorba kaşığı büyüklüğündeki damarlardan oluşmuş sonu (kök örgüsünü) sarabilecek kadar büyür.