Kadınlara Ait Hâller ve Hastalıklar 1) Hayız, nifâs ve istihaze nedir? 2) Hayız ile ilgili meseleler 3) Kadınlar kaç yaşında âdet görür ve âdetten kesilirler? 4) Âdet süresinin en azı ve en çoğu ne kadardır? 5) Bir âdet hâli nasıl değişebilir? 6) Hastalık sonucu devâmlı kan gören bir kadın âdet günlerini nasıl hesaplamalıdır? 7) Yeni âdet gören bir kız, âdet günleri karar bulmadan sürekli kan görürse durum ne olur? 8) ilk görülen kanın âdet kanı olup olmadığı nasıl anlaşılır? 9) Âdet kanının özel bir yapısı var mıdır? 10) Âdet görme günlerinde ne gibi sağlık kuralları uygulanmalıdır? 11) Kadınlarda âdet görme bozukluklarının nedenleri nelerdir? 12) Kadınlarda âdet görme sıkıntısı. 13) Kadınlarda aybaşı ağrılarının nedenleri nelerdir? 14) Zamansız âdetten kesilmenin nedenleri nelerdir? 15) Nifâs (lohusalık) ile ilgili meseleler 16) istihaze ile ilgili meseleler. 17) Kadın hastalıkları. 18) Yumurta ve yumurta kanalı iltihapları. 19) Rahim kanseri. 20) Rahim düşüklüğü ve kayması 21) Kısırlık ve kısırlığa yol açan nedenler. Yüce Allah buyuruyor ki; «Sana kadınların ay hâlini soruyorlar. De ki; o, bir ezadır...» (Bakara, 223)
Islam’da evlilik ve aile hayatı - abdullah aydın (dokuzuncu bölÜM
-
aysyzgije
12 years ago
- NİFÂS (LOHUSALIK) HÂLİ İLE İLGİLİ MESELELER
Nifâs (lohusalık) halinin en kısa ve en uzun sûresi kaç gündür?
Nifâs ( lohusalık) halinin alt sınırı yoktur; bir gün bile olabilir. Fakat en uzun sûresi kırk gündür. Kırkıncı günden sonra gelen ise, artık lohusalık kanı değildir. Lohusalık sûresi kırk günden çok olmamak üzere değişebilir. Bazı kadınlar, çocuk doğurduktan sonra beş, on yirmi, yirmi beş güne kadar kan görür, ondan sonra temizlenmiş olurlar. Onlara lohusalık süreleri bu kadardır. Bundan sonra yıkayıp namaz kılar ve oruçlarını tutarlar. Nifâs için en uzun süre, Mâlikîlere göre yetmiş, Şafîi'lere göre de altmış gündür.
Lohusalık ne zaman başlar?
El ve ayak gibi organları meydana gelmiş, olan bir çocuğun düşmesi veya doğması ile lohusalık başlar ve genellikle on on beş gün devâm eder.
Organları henüz meydana gelmemiş bir çocuğu düşüren kadın loğusa olur mu?
Hayır, organları henüz meydana gelmemiş bir düşük ile lohusalık meydana gelmez. Bu düşük ile görülen kan üç gün sürer ve daha önce de en az on beş gün temizlik hâli devâm etmiş bulunursa, bu kan hayız kanı sayılır. Aksi takdirde istihaze kanı olarak kabul edilir.
Lohusalık için kan görülmesi şart mıdır?
Gerek lohusalık ve gerekse âdet ile istihaze hâlleri, kanın dışarıya çıkması ile belli olur. Çocuk doğuran kadından hiç kan gelmezse imam Muhammed ve Ebu Yusuf'a göre, lohusalık olmaz. Böyle bir kadın oruçlu ise orucu bozulmaz. Yalnız abdesti bozulduğundan, namaz için abdest alması gerekir. İmam Azam'a göre, ihtiyat gösterip boy abdesti alması icabeder.
Meselâ: On gün kan gelip, beş gün kesildikten sonra tekrar on gün kan gelecek olsa, bu yirmi beş günün hepsi lohusalık sûresi sayılır.
Şâfiîlere göre bu temizlik günleri en az on beş gün ve daha fazla da devâm ederse, lohusalıktan sayılmaz. Artık bu temizlik günlerinden önceki hâl lohusalık hâli, sonraki hâl de âdet hâli sayılır. Fakat temizlik on beş günden az sürerse, o zaman hepsi lohusalık sayılır.
Mâlikilere göre, on beş günden az devâm eden ara temizlik hâli lohusalık sayılır. On beş günden sonra gelen kan âdet kanıdır. Hanbeli'lere göre, az da olsa görülen bu temizlik günler lohusalıktan sayılmaz.
İkiz doğuran kadında lohusalık sûresi ne zaman başlar?
İkiz doğuran kadında lohusalık sûresi ilk çocuğun doğumundan itibaren başlar. (Şâfiîlere göre, ikiz doğuran kadında, lohusalık sûresi ikinci çocuğun doğmasından sonra başlar. Bir inci çocuğun doğumundan sonra gelen kan eğer âdet zamanına rast gelmişse âdet kanı, âdet zamanına rast gelmemişse illet kanı sayılır.)
İSTİHAZE HALİNE AİT MESELELER
Kadınlarda üç günden az, on günden fazla gelen kanlar, âdet kanı değil, istihaze (hastalık kanı) dır. Gebe olan kadından gelen kanda âdet değil, hastalık kanıdır. İstihaze kanı, diğer organlardan gelen kanlar gibidir. Bunlar, yalnız abdesti bozarlar.
Devâm etmesi halinde sahibi özürlü sayılır. Dolayisiyle daha önce özür konusunda özürlü için anlattığımız hükümler geçerli olur. Yani istihaze (hastalık kan)ından dolayı bir kadın namaz kılınamazlık edemez, orucunu sonraya bırakamaz ve evlilik ilişkileri kendisine haram olmaz.
Dokuz yaşına girmemiş kızlardan gelen kan, hastalık kanıdır. Âdetten kesilme yaşından sonra kadınlardan gelen kan da yine hastalık kanıdır.
-
aysyzgije
12 years ago
- KADIN HASTALIKLARI YUMURTA ve YUMURTA KANALI iLTİHAPLARI:
Yumurta kanalları (fallop boruları) nda iltihaplanma bu kanalların yalnız birinde
yahut ikisinde birden olabilir. Hastalığın başlıca nedeni, bel soğukluğudur.
Hastalığın Belirtileri: İltihaplanan yumurtalık borusu şişer, Rahim ağzından dışarı
atılan bir akıntı yapar. Karında ağrılar, ateş yükselmesi, baş ağrıları, aybaşı
bozuklukları, açık belirtilerdir. Bu iltihap tedâvi edilmezse yerleşir ve sürekli olur.
Tedâvi yine ihmal edilirse yumurtalık kanalı daralır, hattâ büsbütün kapanabilir. Bu tıkanma ise, kısırlığa yol açar. Bazen iltihaplanma, şiddetli bir safha geçirmeden sessizce yerleşir. O zaman yalnızca akıntılar, karın ağrıları, aybaşı düzensizlikleri baş gösterir.
Yumurtalık kanalındaki iltihap bazan yumurtalığa da yayılır. Yumurtalığın iltihaplandığı, karındaki ağrılardan, genel durumdaki bir bozukluktan ve sürekli ateşten anlaşılır. Ağrılar daha çok anüs ve rektümde hissedilir. Âdet görmelerde ağrılı geçer ve çoğunlukla da daha uzun sürerler. Ağrılar sürer... Eğer iltihaplanma sürerse, tedâvi edilmezse, yerleşik (müzmin) duruma girer. O zaman ağrılar daha hafiftir; sadece aybaşıların ağrılı geçmesi sürer. Yumurtalıkta yerleşmiş bir iltihap tedâvi edilmeden bırakılırsa, yumurtalığın küçülmesine ve çalışmaz duruma gelmesine yol açar. Yumurtalık kanalı ile yumurtalık iltihapları aşağı yukarı aynı belirtileri meydana getirir; genel olarak da ikisi birden olur. Hastalık tedâvi edilmeyip de kadının yumurtalıkları çalışmaz hâle getirdiği zaman bu durum kadının evlilik ve mutluluğu üzerinde ağır tahribatlar yapar. Bir kısırlık, cinsel isteksizlik kadının evliliğini yıkabilirken, erken yaşlanma, sürekli hâlsizlik ve bitkinlik ve sinir bozukluğu da ruhu üzerinde ağır tahribatlar yapabilmektedir. Bu yüzden hastalığın henüz başlangıcında iken tedavi yoluna gidilmelidir. Yoksa bir ihmalkârlık sonucu tedavi edilmeyen bu hastalık, kadının tüm yaşamını mahveder.
RAHİM KANSERİ:
Kanserin en çok musallat olduğu organlardan biri de rahimdir. Çoğunlukla gebelik ve doğumda sağlık kurallarına dikkat edilmemesinden ileri gelir.
Meselâ; rahim boyunun yırtılması sonucu burada oluşan çeşitli yaralar ve yıllarca ihmal edilen rahim iltihapları ve bu iltihapların sonucu oluşan yaralar rahimi ne kadar hırpalarsa, kanserin rahime yerleşmesi de o kadar kolay olur. Kanserin rahme yerleşmesinde başlıca neden, ihmal gelmektedir. Muhakkak bu ihmalkârlık da, rahimin içerde ve gözle görülmeyen bir organ olması ve hastalığın çok açık belirtilerle kendini hissettirmemesinden ileri gelmekledir. Çünkü görünüşte tamamen sıhhatte olan bir kadının rahminde hastalık bulunabilir. Hele kanser, sinsi bir hastalıktır. Kadının rahmine gelir yerleşir de, başlangıçta kendini hiç belli etmez. Bütün kanserler gibi rahim kanseri de başlangıçta gürültüsüz, ağrısız ve arızasız gelişir. Sağlık durumunda aksama yapmaz; iştah, uyku. renk ve canlılık yerindedir. Ancak bir gün artık bu sinsi durum kaybolur ve kanser, çeşitli belirtileri ile meydana çıkar.
Kanser, rahimin çeşitli kısımlarında meydana gelebilir: Rahmin boynu, rahim ağzı, rahim içi. Rahim boynundaki kanserler, kendilerini zaman zaman kanamalarla belli eder ve erken teşhise imkân verirler. Fakat rahim içi kanserleri bazan hiç kanama yapmaz ve hastalık ancak çok ilerledikten hattâ tedâvisi imkânsızlaştıktan sonra kendilerini ele verirler.
Ancak kanamalar da yine, hastalığın başlangıç değil, bir hayli ileri safhasında baş gösterirler. Onun için rahim kanseri tehlikesinden korunmanın tek bir yolu vardır:
Zaman zaman, hiçbir rahatsızlık belirtisi bulunmasa da doktora kontrol muayenesi yaptırmak. Doktor, bu muayenede, rahim ve rahim boynunda herhangi bir anormallik, bir çıban başı, bir şişlik, hafif dokunuşlarda kanama olup olmadığına bakar. Eğer bu belirtilerden herhangi biri görülür ve kanser teşhisi konursa, erken başlanan tedâvi, hastalığı tamamen giderir.
Ancak kadınlar, böyle kontrol muayenelerine gitmekten kaçınmaktadırlar. Düzenli bir muayeneden kaçan kadınlar, hiç değilse akıntı ve aybaşları dışında kanamalar olduğu zaman, hiç vakit geçirmeden doktora muayene olmayı ihmal etmemelidir.
Birçok kadınlar zamansız bir rahim kanamasını, «Bu ay iki kere aybaşı oldum» şeklinde yorumlarlar. Gerçi bazen genç kadınların bir aybaşı devresinde iki kere âdet gördükleri olur; fakat bu düzensiz kanamalar çoğunlukla, içerdeki bir anormalliğin belirtisidir. Onun için beklenen âdet görme günleri dışında tuvâlet yaparken, vücudu zorlayıcı bir harekette bulunurken, cinsel birleşmeler sırasında çok hafif de olsa bir kanama görüldüğü zaman kanser şüphesi akla getirilmelidir.
Kadın üreme organlarının bütün çevresinde tıpkı gövdenin öteki bölümlerinde, ona uygun yerlerinde olduğu gibi, tümörlerin ortaya çıktığını görüyoruz. Bu tümörlerin büyük bir takımı, kanserli olmayan cinstendir. Bunların yanında, rahimin yumurtalık myomları söz konusudur. Öteki organlarda myomların ortaya çıkışı pek seyrek görülür.
Rahimin kas myomları rahim zarında bulunan bağlayıcı dokularda çıkar. Sağlam dokuyu gelişi güzel delip rahim yolu ile içerilere doğru uzar, çıplak çevre zarını bile yırtar, işte o zaman hastalığın ilk belirtileri başlamış olur ki bu da, myomda görülen kanamalardır.
Myomun büyüklüğü fındık büyüklüğünden futbol topuna kadar değişir. Rahimin bir çok bölümlerinde aynı anda meydana çıkan myomlar, kanamalar ya da karın boşluğunda ortaya çıkan değişiklikler yüzünden birtakım ağrılar yaparlar. Bunların kesin büyüklüğü ancak muayene sonucu anlaşılır. Myomlar büyük olmayıp kanamalar yaratmıyorsa o zaman tedâvi gerekli olmaz. Ancak yine de büyümeleri düzenli bir şekilde doktorca kontrol edilmelidir. Myomlar kanamalar yaptığında, hastalık tedâvi olunmalıdır. Yumurtalıktaki myomlara gelince, bunlar çok değişik karakter taşırlar. Bir myom ya kist'e (su kıvamında akıcılığı olan domuz urlarına) benzer ya da önceden çıkan bir urun önemli bir kısmı olabilir. Bu arada bir yandan akıntının, bir yandan da sık dokuların bulunduğu yerde çeşitli biçimlerde dışa çıkmalar olur. Yumurtalıktaki myomlar (şişmeler) çoğunlukla kanserli olmayan bir urdur. Bunlar, yumurtalık dokusunun çevresine girer, fakat arada yıpratmalar yapamaz. Myomun karakteri, basit muayene sonucu belirlenemez. Myomun giderilmesi ancak ameliyatla mümkündür.
-
aysyzgije
12 years ago
- RAHİM DÜŞÜKLÜĞÜ VE KAYMASI:
Bazı kadınlar sırt ağrılarından şikâyet ederek bunun sebebini rahim kaymasına bağlarlar. Oysa bu durum pek seyrek olur. Eğer barsaklarda, rahmin arka boşluğunda şişmeler başlarsa bu olay görülür. Rahim, birçok kadınlarda normal dışı bir durum alır. Ancak bu kaymalar seyrek olarak rahatsızlıklara yol açar. Genel olarak rahimdeki çatlaklar döllenmeye bile engel olabilecek bir durum değildir. Eğer rahatsızlıklara yol açabilecek durumda ise, bu kaymanın düzeltilmesi elbette gereklidir. Her durumda kadının sırt ağrıları, ayakların ve belkemiğinin biçimsizliğine ya da romatizma olaylarına, rahim kaymalarına dayanır. Bu yüzden nedenlerin kesin olarak anlaşılabilmesi için bir uzman doktora muayene olmak gerekir. Rahim kaymasına, bir sarkma ya da içeri çekilme de denilir. Rahim sarkması derecesine göre tedâvi edilir; söz gelişi bu rahimin önce kubbe gibi çıkışı şeklinde olursa, bir tedâvi gerektirir. Rahmin sarkması yahut da rahim ağzının dışarı doğru çıkışı, küçük leğen kaslarının bozulmasından ileri gelir. Bütün rahatsızlıkların da bundan doğduğu kendiliğinden anlaşılmaktadır. Genel olarak bu olaylar, bağ kaslarının zayıflığından (rahim gövdesini yatağında normal yerinde tutan, hareketlerini yöneten dokuların kasları), fazla doğumlardan, ağır işler görmeden, daha bunlar gibi küçük leğen kaslarının birbirinden çözülmesi sonunda rahimin yukardan aşağı doğru açık bulunan ağıza kaymasından ileri gelmektedir.
Bir rahim düşüklüğünden ise, ancak rahim sarkmasında olduğu gibi uterus'un ağzına doğru kayma varsa söz edilebilir. Bir takım rahatsızlıkların gerçek nedeni de, karın boşluğunda bulunan denge organının bozulmasıdır.
Kadınlar çoğunlukla bir basınç altında ezilir gibi olduklarından barsak ağrılarından, idrar yapmanın imkânsızlığından, özellikle gebeliklerde ekşimelerden, öksürük ve mide kanamalarından şikâyet ederler. Bunların iki tedâvi yolu vardır. Birinde bir halka alınıp, bunun bir bölümü ile gevşemiş durumda bulunan rahimin ön bölümü yukarı, eski yerine kalkıncaya dek iyice gerilir; bu, ancak çok ilerlemiş durumlarda yapılması düşünülen bir iştir. Rahimin ön bölümü küçük leğen yatağı, plastik bir ameliyatla gerçek, anotomik yerine getirilir. Bu müdahale ufak ve basit olup, karın boşluğu açılmadan yapılır. Fakat bu ancak yeni bir doğum istenmiyorsa yapılır; çünkü ameliyattan sonra doğum, yeniden sarkmaya yol açar.
KISIRLIK:
Çocuğu olamamak, gebe kalamamak durumuna kısırlık denir. Kadında kısırlığın nedenleri rahim ve yumurtalıklardaki arızalara bağlı olduğundan, kısırlık bir kadın hastalığıdır diyebiliriz. Eğer kısırlık erkekten doğmuyorsa...
Kısırlık; erkekde kolayca belirlendiği halde, kadında bir çok nedenlere dayalı olduğundan kolayca teşhis olunamaz.
Kadınlarda kısırlığın nedenleri arasında en önemlileri nelerdir, onları anlatalım:
1) Rahim yolu krampı.
2) Rahim yolunun (vaginanın) kısa oluşu ve rahim yolu arka kubbesinin olmayışı.
3) Rahim boyunun fazla dar olması. Bunun üzerinde bir az duralım.
Kısırlığın en sık nedenleri arasında sayılan rahim boyunun fazla dar olması normal gelişmesini tamamlamış kadınlarda görülür. Buna rağmen tedâvi olunmayacak bir durum değildir.
Beynin «hipofiz» guddesinin ve yumurtalık guddelerinin hormon ifrazatı ilâçları, her olayda bir iki ay içinde rahmin gelişmesini sağlamakta, yumurtalıkların faaliyetini düzene sokmakta ve böylece zafiyet ve aybaşı şikâyetleri çabucak ortadan kaybolmakta; ikinci derecede cinsîyet belirtileri ise süratle gelişmektedir. Balıkyağı, kireç, demir, fosfor ve arsenik sayesinde vücudun yapıcı kuvvetleri harekete getirilmekte; masajlar, tuz ve çamur banyoları sayesinde havsala uzuvlarının gelişmeleri yoluna konulmaktadır.
4) Rahim vaziyetinin bozuk olması.
5) Yumurtalık kanalları (fallop boruları)nın tıkanması.
6) Yumurta kanalı iltihabı.
7) Yumurtalık kanalının bükülmesi veya yapışması.
8) Yumurtalığın yapışması.
9) Cinsel duygusuzluk, soğukluk.
10) Rahim yolu ifrazatının fazla asitli oluşu.
11) Rahim yolu nezlesi.
12) Rahimde urlar ve myomlar (şişkinlikler).
13) Yumurta ile tohum hücresi (sperm) arasında biyolojik uygunsuzluk.
Fizikteki zıt kutupların birbirini itmesi gibi, kadının yumurtası ile erkeğin tohum hücrelerinin birbirine yaklaşamaması, eşler sağlıkları yerinde olsa dahi, çocuk sahibi olmaya engeldir. Oradaki bu uyumsuzluğun ortadan kalkması ancak bir doktor tedâvisi ile gerçekleşecektir.
14) Yumurtalıkların düşük değerde yumurta üretmeleri.
15) Yumurtalığın hiç yumurta yapmayışı.
16) Erkek tohum hücrelerine karşılık kadın vücudunda karşı koyucu maddelerin (antikorların) oluşması.
Antikorlar, vücutta oluşan protein bileşiminde maddeler olup kanda dolaşırlar ve yabancı etkenlere karşı bağışıklık yoluyla bedeni korurlar. Bu, antikorların genel tanımıdır.
Bilindiği gibi, erkek tohum hücreleri kadın uzviyeti için yabancı maddedir. Uzviyet, kendi varlığını koruyabilmek için hemen bunlara karşı çıkar ve birçoğunu yok eder. Ancak, bu normal sayılır. Normal olmayanı, bu karşı koyucu (antikor) ların çokluğu ve erkek tohum hücrelerinden en azından bir tanesinin sağ kalarak yumurtaya ulaşmayışı, yani milyonlarca spermin tamamının antikorlar tarafından öldürülmesidir, işte bu durum, «kısırlık» diye ifâde edilen çocuk yapamama olayından başka birşey değildir. Tıbbî tedâviler bugün bu yönden kısırlığın giderilmesini mümkün kılmaktadır. Kadından olmayıp da erkekden doğan kısırlığın nedenlerini ise konumuza açıklık getirmek açısından şöyle sıralayabiliriz:
1 ) Cinsel iktidarsızlık.
2) Vaktinden önce boşalma (bel gevşekliği).
3) Yerlerine inmemiş husyeler.
4) Husyenin veya husye baş kısmının iltihap geçirmiş olması (bel soğukluğu gibi).
5) Prostat ve meni kesecikleri salgılarının spermatezoidleri yaşatacak özellikte olmaması.
6) Cinsel organlarda anatomik bakımından görülen diğer anormallik ve hastalıklar.
7) Hormonlarda dengesizlik, vitamin yetersizliği, karısızlık.
Kısırlık illetine yakalanan eşler, eğer çocuk sahibi olmak istiyorlarsa, ihmal etmemeli. «Allah, derdi de devayı da indirmiştir. Her derdin bir devası vardır. Hastalıklarınızı tedâvi ettiriniz.» hadisi şerîfindeki hüküm uyarınca doktora başvurup tedâvi olunmalıdırlar. Yoksa artık çocuk yapma yeteneğini kaybederler ki bu durumdan da kendileri mes'ul olur ve bunun cezasını da ömürleri süresince çocuk gibi cennet çiçeği olan bir nimetten mahrum kalmakla çekerler.
-
magnit
12 years ago
- tayyar zady kopiyaladyn oydyan
-
andrey
12 years ago
- dost turkmence yazsanahow , gowy zat yazanyn welin
aysyzgije 12 years ago- KADINLARA AİT HALLER
Erkeklerde bulunmayıp yaln ız kadınlar a ait olan üç hâl vardır .
a) Hayız,
b) Nifâs,
c) istihaze.
Hayız ne demektir?
Doğum veya hastalık olmadan, kadının rahminden belirli süreler içinde gelen kana hayız kanı denir. Buna «âdet» veya «aybaşı hâli» de denilebilir.
Nifâs ne demektir?
Kadınlarda çocuk doğduktan sonra veya çocuğun bir kısmı dünyaya geldiği anda çıkan kana «nifâs» denir. Böyle bir kadına da nâfera (lohusa) adı verilir.
istihaze ne demektir?
Rahimden değil de bir hastalık sebebiyle bir damardan gelen ve cinsel organ yolu ile akan kana istihaze denir.
HAYIZ İLE İLGİLİ MESELELER
Kadınlar kaç yaşında âdet görür ve kaç yaşında âdetten kesilirler?
Kadınlar en erken dokuz yaşında âdet görmeye başlar ve elli beş yaşlarında âdetten kesilirler bu yaşa varmadan âdetten kesilen kadınlar da vardır.
Âdet süresinin en azı ve en çoğu ne kadardır?
Âdet süresinin en azı 3 gün (72 saat) en çoğu da on gün (240 saat) dir. Bu iki süre arasında görülen kanlar, âdet kanı sayılır. Bu süre içinde kanın devâmlı gelmesi gerekmez, ara sıra kesilmesi mümkündür.
Meselâ, bir kadın üç gün kan gördükten sonra iki gün kan kesilse ve ondan sonra tekrar başlayıp üç gün daha devâm etse, bu kadın sekiz gün âdet görmüş olur.
Temizlik süresinin en azı on beş gündür. En çoğu ise aylarca hattâ yıllarca devâm edebilir. (Temizlik süresinin en az müddeti, Mâliklere göre sekiz, on ve on yedi gün, Hanbelilere göre ise on üç gündür). Bazı kadınların âdet günleri bellidir. Meselâ, her ay beş, yedi veya on gün âdet görürler. Âdet hâli bir defa meydana gelmekle, müddeti tayin edilmiş olur. Meselâ, yeni âdet görmeye başlayan bir kız ilk defada, sekiz gün kan, yirmi iki günde temizlik görse, âdet müddeti böylece belli olmuş olur. Gerektiğinde hesaplar buna göre yapılır.
Bir âdet hâli nasıl değişebilir?
Kararlı bir âdetten sonra, iki defa öncekine aykırı âdet gören kadının âdeti değişmiş sayılır. Böyle durumlarda artık âdet günleri son gördüğü iki âdete göre kesinlik kazanmış olur.
Meselâ; her ay beş gün âdet gören bir kadın daha sonra iki defa dört veya sekiz gün âdet görse, artık âdet günleri dört veya sekiz güne çıkmış olur.
Sonuç olarak; âdet hâli bir defa ile sabit olur. İki defa değişiklik meydana gelmekle de yeni şekline girer.
Alışılagelen duruma aykırı olarak, on günden fazla devâm etmeyen kan, âdet kanı sayılır mı?
Evet sayılır ve böyle bir durumda âdet de değişmiş olur. Meselâ her ay yedi gün kan gören bir kadın sonradan on gün kan görse bu on gün görmüş olduğu kanın hepsi hayız kanı sayılır. Bu durumda âdet hali de yedi günden on güne çıkmış olur.
Fakat alışılmıştan fazla gelen kan, alışılmış kan ile beraber, on günden fazla olursa, alışılmışın dışında gelen kan âdet kanı değil istihâze kanı sayılır. Meselâ, daha önceki âdetlerinde yedi gün kan gören bir kadın, sonradan on bir veya on iki gün kan görmeye başlarsa, daha önceki âdetlere uygun olarak yedi günlüğü âdet kanı, geri kalan dört veya beş günü de istihare olur.
Aynı durum âdetten önce de meydana gelse, yine hüküm aynı olur. Yani on güne kadar âdet kanı olur. On günden fazla kan görmesi hâlinde ise daha önceki gibi âdeti olan süredeki kan âdet kanı, fazlası ise istihaze kanı sayılır.
Meselâ: Beş gün âdet gören bir kadın, bu beş günle beraber daha önceden de birkaç gün kan görürse, bu ikisinin toplamı on günü geçmedikçe hepsi âdet kanı sayılır. Fakat on günü geçtiği takdirde, yalnız daha önce gördüğü beş günü âdet kanı, gerisi istihaze sayılır.
Hastalık sonucu olarak sürekli kan gören bir kadın, âdet günlerini nasıl hesaplamalıdır?
Âdet görmüş olan bir kadından, hastalık sonucu olarak her zaman kan gelmesi hâlinde, sağlıklı iken gördüğü âdet hâline göre hüküm verilir.
Meselâ: Her ay başından itibaren on gün kan, yirmi gün veya altı aydan az olmak üzere herhangi bir süre temizlik görmüş ve bu âdet hâli kesinleşmiş ise, sonradan sürekli olarak kan gelmesi hâlinde sağlıklı iken âdet gördüğü zamanki gibi ilk on günü hayız, yirmi günü veya altı aydan az olan herhangi bir süre temizlik sayılır. Eğer temizlik sûresi altı ay veya daha fazla devâm etmiş ise, temizlik sûresi altı aydan bir saat noksan olarak kabul edilir. Zira bu süre, gebelik müddetinin en alt sınırıdır.
Yeni âdet gören bir kız, âdet günleri karar bulmadan sürekli kan görürse durum ne olur?
Her aydan on gün âdet, yirmi gün de temizlik sayılır.
Devâmlı akıntı gören bir kadın, hastalık veya dikkatsizlik sonucu âdet günlerini unutmuşsa nasıl hareket etmelidir?
Kuvvetli zannına göre hareket eder ve ona göre âdet ile temizlik günlerini hesaplar.
İlk görülen kanın âdet kanı olup olmadığı nasıl anlaşılır?
Dokuz yaşından itibaren görülen her kan âdet kanı olabilir. Eğer bu kan üç günden az olursa âdet kanı değildir. O zaman kılmadığı namazları kaza etmesi gerekir.
Âdet kanının özel bir yapısı var mıdır?
Âdet kanı siyah, kırmızı, yeşilimtırak veya sarı olabileceği gibi, bulanık, toprağımsı bir renkte de olabilir. Âdeti sona eren kadından gelen akıntı bembeyaz bir renkte olur.
Âdet görme bozukluklarının sebepleri nelerdir?
Bazı durumlarda âdet görme düzeni bozulur. Kadın her 17-25 günde bir gibi çok kısa aralıklarla veya bir buçuk, iki ayda bir gibi çok uzun aralıklarla, bazen yıllara varan kesilmelerle, bazen da pek şiddetli sancılar veya aşırı derecedeki kanamalarla âdet görür.
Bu bozukluğun ve düzensizliğin çeşitli nedenleri vardır. Sıtma, akciğer veremi, tifo, dizanteri, karısızlık olayları, kalb hastalıkları, çok zayıflık gibi hastalıklarda âdet görme kesilir. Fakat hastalık geçtikten sonra yine düzene girer.
Beslenme eksiklikleri, hayat şartlarının ağırlığı da âdet görme düzenini bozabilir. Havasız evlerde, güneş almayan atölyelerde, vücut hareketi yapmadan çalışanlarla, gece yıpratıcı işlerde çalışanlar çoğu zaman âdet görme bozuklukları ile karşılaşırlar. Büyük heyecanlar, korku ve üzüntüler, şiddetli âile geçimsizlikleri sinir sistemi ve hormon faaliyetini altüst ederek aybaşı bozukluklarına yol açarlar.
Bu bozuklukların öteki bir nedeni de rahim ve çevresinde meydana gelen iltihaplanma ve urlardır. Kanserli urlar kanama yaparlar, ama bunların aybaşı kanaması ile ilgisi yoktur. Bazı dikkatsiz hastalar ilk zamanlarda hafif ve sürekli kanamaları aybaşı kanaması zannederek hastalığın ilerlemesine sebep olurlar. Kanser kanamalarının özelliği, sürekli, leke hâlinde, çoğu zaman pis kokulu oluşlarıdır.
Özellikle birleşme ve büyük abdest arasındaki kanamalara çok dikkat etmek gerekir.
Bunun için aybaşı bozukluklarını hiç ihmal etmeye gelmez.
Âdet görme günlerinde ne gibi sağlık kuralları uygulanmalıdır?
Âdet görme, yalnız vücuttaki çeşitli organları değil ruh ve sinir sistemini de kuvvetle etkileyen bir olaylar zinciridir. Onun için bu günlerde kadınların mümkün olduğu kadar dinlenmeleri, yatakta çok yatmaları yararlıdır. Bütün gereksiz işler, gereksiz yorgunluklar, yorucu ziyaret ve toplantılardan bu devrede kaçınmalıdır. Bu günler sırasında nefes almada zorluk çekilebileceği, göğüs ve karın kısmının hassasiyeti artacağı için, sütyen ve korse gibi şeyler bir kenara atılmalıdır.
Hele karın kısmını sıkıştıran tipteki korseler yalnız sıkıntı verici olmakla kalmaz, tehlikeli de olur. Oysa, aybaşı günlerinde bütün iç üreme organları kanla dolduğu için, bu organların dıştan baskı altına alınması, aybaşı sıkıntısını güçleştirir. Ayrıca, bu günlerde kabızlıktan da korunmalı, gerekirse ilâç alarak barsakları boşaltmalıdır; barsakların dolu bulunması, içerden bir sıkıştırmaya yol açar. Sık sık idrar yapmak da yararlıdır.
Yenilecek yemeklere gelince; nişastalı ve baharatlı yemeklerden kan basıncını yükselten koyu kahvelerden kaçınılmalıdır.
Âdet görme günlerinde gözetilecek en önemli sağlık kuralı, temizliktir. Âdet görme sırasında kanın dış üreme organları da, içlerine kan dolarak hassaslaştıkları için kolayca zedelenebilir ve mikrop kapabilirler. Yalnız soğuk suyla yıkanmaktan kaçınılmalıdır. Zira, birden sıcaklık değişmesi, aybaşı akıntısının düzenini bozabilir. Yine bu günlerde özellikli kasık bölgesi ve dış üreme organlarını üşütmekten dikkatle korumak gerekir. Kullanılan bezlerin, kolayca emebilecek, aynı zamanda yumuşak malzemeden yapılması gerekir. Bu bezler sık sık değiştirilmelidir.
Eskiden kadınların âdet görme günlerinde yıkanması zararlı sayılırdı. Bu inanışın gerçekle hiç bir ilgisi yoktur. Tam aksine, genel bir yıkanma değilse bile, üreme organları çevresi ve kasık bölgesinin günde en az iki-üç kere ılık ve sabunla köpürtülmüş su ile yıkanması gereklidir. Tam vücut banyosu yapılacağı zaman da soğuk duşlardan olduğu gibi, fazla sıcak su ile yıkanmaktan da kaçınmalıdır.
Âdet görme sıkıntısı:
Âdet görme (hayız) bazı kadınlarda rahatsızlık yapmaktadır. Bu rahatsızlık belirtileri, aybaşından bir iki gün önce başlar. Çalışmaya karşı isteksizlik, hâlsizlik, çarpıntı, üşüme, iştahsızlık şeklinde kendini gösterir. Âdet hâlinde ise kasıklarda çekilme, karında ağırlık biçiminde kendini gösterir. Bu, kanla dolmuş olan rahmin ağırlaşmış olmasının tabii bir sonucudur. Ayrıca kabızlık, baş ağrısı, karın altında rahatsız edici gerginlik, sinir bozukluğu hissedilir. Aybaşı sürdüğü müddetçe, bu sinir bozukluğu az çok sürer gider. Göğüslerde bir şişme, göğüs uçlarında hafif dokunuşların bile acı verdiği bir hassaslaşma durumu meydana gelebilir. Aybaşı akıntısının sonlarına doğru bu rahatsızlıklar da hafifler ve geçer.
Bazı kadınlarda bu rahatsızlıklar çok şiddetli olur. Karın altı ve kasıktaki gerginlik ve çekilme, şiddetli kramplar, dayanılmaz ağrılar şeklinde hissedilir; sinir bozukluğu, gerçek bir ruh hastalığı şeklinde ortaya çıkar. Böyle durumlarda mutlaka doktorların muayenesine başvurmak gerekir. Zira böylesine şiddetli aybaşı sıkıntıları, mutlaka cinsîyet organlarında bir anormalliğin, bir hastalığın sonucu olabilir.
Aybaşı ağrılarının nedenleri:
Sıhhatli bir kadın normal şartlar altında âdet görürken ağrı ve sancı duymaz. Ancak bu, çok az kadın için geçerlidir. Kadınların çoğu, aybaşı günlerinde -âdet görme sıkıntılarında değindiğimiz- rahatsızlıkları duymakta, sancı ve ağrılar çekmektedir. Âdet günlerinde görülen bu rahatsızlıklar (ağrı ve sancılar), bir takım nedenlerden kaynaklanmaktadır. İyi beslenememek, rahim ağzının dar oluşu, sürekli kabızlık, rahim çarpıklıkları da sancıları doğuran nedenler arasındadır.
Bu rahatsızlıkların çeşitli nedenlerinden biri ruhîdir. Doğuran nedeninin ortadan kalkması ile sağlanır. Kasık bölgesine sıcak torba veya bez koymak, sıcak banyolar yapmak, kabızlığı önlemek için de eti az, sebzesi bol yemekler yemek fayda sağlar. Evlenmemiş olanlar yanında bazı çocuk yapmamış kadınlar da aybaşlarını sancılı geçirmekten şikâyetçidirler. Böyle kadınların genellikle çocuk doğurduktan sonra ağrıları kesilmektedir.
Öte yandan, kadının bu devresinde, kendisine karşı her zamankinden daha anlayışlı ve şefkatli davranmak, onun bu günleri daha sıkıntısız geçirmesine yardım edilmiş olur.
Zamansız aybaşı kesilmeleri:
Henüz yaş dönümü (menopoz) devresine girmemiş olduğu hâlde, bir kadının âdetten kesilmesi veya aybaşlarında yok denecek kadar az kan görmesi, zamansız aybaşı kesilmesidir.
Bazı kadınlarsa hiç âdet görmezler. Bunun nedeni, rahmin gelişmemiş olması veya hipofiz salgısının yumurtalığı harekete getirici etkisine cevap vermemesidir. Bu şekildeki kadınların göğüsleri genişlemez ve vücutlarında «ikinci derecede cinsîyet özellikleri» adını verdiğimiz dişilik belirtileri gelişmez. Böyle kadınlar hormon tedâvisi görseler bile yumurta çıkaramaz, yani gebe kalamazlar. Ne var ki ikinci derecede dediğimiz cinsîyet özellikleri gelişir.
Bazı kadınlar da erginlik çağına girince âdet görmeye başlar, ama sonradan ansızın kesilir. Zamansız âdetten kesilmenin en çok görülen nedeni, tiroid guddesinin ya çok az, ya da gereğinden çok çalışmasıdır. iyi beslenmemek, karısızlık ve herhangi bir nedenle yumurtalığın çalışamaz duruma gelmesi, rahmin bir urla tıkanmış olması da âdetten kesilmenin nedenleri arasındadır. Çok heyecan ve sıkıntı da nedenler arasında gösterilebilir.