Mutlu Evlilik Nasıl Sağlanır? 1)Evlenecek olan erkek ve kadının birbirlerini görmeleri 2)Yaş farkı mutluluk üzerine etki eder mi? 3)Yuvada sevgi (Aşk) 4)Yuvada saâdete Nasıl erişilir? 5)Aşk tatlı sözlerle beslenir 6)Her işi Besmele ile yapmak Peygamberimiz (S.A.S) buyuruyor ki: «Allah, sizden birinizin kalbine bir kadınla evlenmeyi düşündüğü zaman, o kadına baksın. Aralarındaki ülfet bu sayede daha kuvvetli olur.»
İslam’da Evlilik ve Aile Hayatı - Abdullah Aydın (ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)
-
aysyzgije
12 years ago
- Yaş Farkı Evlilikte Mutluluk Üzerine Etki Eder mi?
Kadın gerek ruhen gerekse bedenen daha çabuk yaşlanma, çökme eğilimi gösterir. Bu, kadının taşıdığı sorumlulukların ağır oluşundan kaynaklandığı gibi, doğum, şişmanlık v.s. gibi durumların kadının vücudu üzerinde yaptığı tahribat ve değişikliklerden de kaynaklanır. Bu değişiklik çoğu kez evlilikten sonra baş gösterdiği için, en iyisi işi şansa bırakmayıp belli bir yaş farkı bulundurulmalı. En uygun yaş farkı beş olmakla beraber bu fark, daha yukarılara, da çıkabilir. Çünkü yapılan istatistikler, erkeğin kadından bir kaç yaş büyük olduğu evliliklerde mutluluk şansı daha yüksektir. Fakat bunda olgunluğun da büyük bir payı olduğunu kabul etmek gerekir. Bu genellemenin dışında istisnai olarak, kadın ve erkeğin aralarında hiç yaş farkı olmaması ya da kadının erkekten büyük olması durumlarında, iki tarafın göstereceği olgunluğun, evlilikte mutluluğu sağlayacağı bir gerçektir.
-
aysyzgije
12 years ago
- YUVADA SEVGİ, AŞK
SEVGİ, insanın arzuladığa bir şeye meyletmesidir. Bunun kuvvetli şekline «AŞK»
denir.
AŞKI HAKİKİ: Allah ve Resûlüne olan aşktır. Edebi ve hakiki olan bu aşk, insanı Allah'a ulaştırır.
AŞKI MECAZÎ: Yaratılan mahlûkatı birbirine bağlıyan, kaynaştıran, sevdiren bu aşk ise, fani ve geçicidir.
«Aşkı mecazi, aşkı hakikinin köprüsüdür.» Hakikat semtine mecaz köprüsü vasıtasıyla geçilebileceğini, aşkı mecaza tutulanların neticede aşkı hakikiye geçecekleri haber verilmişdir. Züleyha'nın Yusuf Aleyhisselâma, Mecnun'un Leyla'ya aşık olmaları gibi. AŞK, Cenabı Hakkın bir lutfudur. Allah aşk ve muhabbet telleriyle mahlûkatı birbirlerine bağlamış, dünyanın ilmi ezelideki mukadder olan zamanına kadar nizam ve intizamla devam ve bekasını, imarını, her cins canlının üremesini ve devamını bu aşk ve muhabbet vasıtasıyla sağlamıştır. Eğer aşk ve muhabbet olmasaydı hiçbir canlı birbirini sevemez, birbiriyle kaynaşamaz ve yuva kuramazdı, gene aşk ve muhabbet olmasaydı şu ağır ve çetin hayat mücadelesi içinde erkek ve kadın birbirine sevgi bağlamaz, birbirine kavuşmayı istemez ve daima birbirinden kaçarak, uzaklaşarak aile yuvası kurmaz ve böylece cemiyetin nizam ve intizamı bozularak devam etmezdi. Bu hususda Hz. Allah şöyle buyurmaktadır:
Nâs (insanlar) için nefsin arzu ettiği dünya lezzetlerinden hatunlar ve oğlan evladı, altın ve gümüşten kantarlar dolusu mallar ve binmek için alâmetleşmiş atlar, koyun, deve ve sığır hayvanları ekinden nefsin istediği şeyler nâsın muhabbet etmesi için tezyin olundu.» (Sûre: Ali İmran. âyet: 14)
Yuva, aşk ve muhabbetle kurulur. Muhakkak ki, Evlilik; insanların ideali, büyük aşkıdır. Aşk ve muhabbet Hz. Adem ve Havva validemizden başlar ve ilk yuva Cennettir. Cenabı Hak Adem Aleyhisselâmı yarattıktan sonra ona can ve varlığından Havva validemizi ihsan etti ve cenneti onlara yuva kıldı, işte o günden itibaren kadın ve erkek bu aşkı yaşar durur... Ve mesud yuvalar bu birlikte kurulur. Hz. Allah bir âyeti celîlede şöyle buyurmaktadır:
Ey insanlar , sizi bir tek candan yaratan, ondan da yine onun zevcesini vücuda
getiren ve ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar türeten Rabbınıza karşı gelmekten
çekinin» (Nisâ sûresi, âyet: 1)
Diğer bir âyetde ise:
«Ey insanlar, muhakkak kî. biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi, sırf biribirinizle tanışmanız için büyük büyük cemiyetlere, küçük küçük kabilelere ayırdık. Şüphesiz ki sizin Allah nezdinde en şereflisiniz takvâca en ileride olanınızdır» buyurmuştur. (Hücurat sûresi, âyet: 21)
Görülüyor ki hayat, evlilikle yürür, ferdin, topluluğun varlığı budur. Bu tabiî, fizyolojik bir ihtiyaç, insanın hissi, ruhî hayal ve hakikatidir. Kalbler bunu söyler, ruhlar bunu ister, her topluluk varlığını bununla korur bunu sağlayan yollara koyulur. Onun için: Evlilik: bir nimeti ilahiyyedir, sünneti Peygamberidendir, huzur ve saâdettir, birbirini anlamak, birbirine inanmaktır, bir gönül bağıdır, maddi ve ruhi bir yakınlıktır, bir şehvet ticareti değil, bir can ortaklığıdır, samimî bir sevgiyle bağlanan bir kalp düğümüdür.
Evlilikte sevgi, yuvanın büyük saâdet tılsımıdır. Evlilikte saâdet, sevip, sevişmiş olmaktır.
-
aysyzgije
12 years ago
- YUVADA SAADETE NÂSIL ERİŞİLİR
Aile yuvasında, erkek ve kadın bütün evlilerin istediği hep saâdettir. Yalnız saâdeti tek taraflı anlamak, onu mahvetmektir. Bekar bir insan, yalnız kendi saâdetini düşünebilir, fakat evli olan kimse ise, kendi saâdeti ile birlikte eşini de düşünmelidir. Eşler arasında daima eşitlik olmalı, ne kadın ne de erkek, yaln ız diğerinin kendisine uymasını istememeli, paylaşılan hayat gibi, bir birine uymakta aynı şekilde paylaşılmalıdır, iş hayatı; günün bir çok saatlerinde eşleri birbirinden ayırabilir, fakat ondan sonraki vakitlerini hep birlikte geçirmeli, zevk ve eğlencelerinde beraber olmalıdır. Yuvada özlenen saâdet, kendiliğinden meydana gelmez, saâdet eşlerin gönül birliğiyle gösterecekleri dikkat ve ihtimamla gelişir, meydana gelir bakımsızlık ve ihmal vücudu Nasıl çökertir, hayatiyeti kaybettirirse, yuvada saâdete içli bir alaka ve ihtimam gösterilmezse, o da söner, hayatiyetini kaybeder.
İşte aile yuvasında karşılıklı bir sevgi, sönmez bir cazibe ve sonsuz bir alaka saâdeti temin eder . Onun için aile yuvası kuran erkek ve kadın birbirini sevip, saymalı, birbirini her şeyden değerli ve üstün tutmalıdır.
Yuvada erkek ve kadın birbirinin dilinden anlamalı. Kalb ruh ve dilleri aynı heceleri söylemeli, birbiriyle anlaşmalı, birbirine sonsuz bir inançla bağlanmalıdır. Çünkü saâdet yalnız karşılıklı bir sevginin bulunduğu yuvada barınır.
Yuvada, erkek ve kadın hep birbiriyle oyalanmalı. Erkek eşini hiçbir zaman ihmal etmemeli, ona hep şefkat ve merhametle taşan içli bir sevgi sunmalıdır. Kadın da kocasını daima çılgın bir aşık gibi sevip sarmalı, koca, ruhunda bir sevgili diye yaşamalıdır.
Yuvada: Erkek ve kadın aşk hakkını bilmeli ve bunu ödemelidir. Bu zevk payı yalnız saâdeti değil yuvanın ismetini de korur.
Yuvada erkek ve kadın birbir inin zevk ve yaşay ışına uymalı. Bilhassa kadının uysal oluşu ona saâdet kapılarını açar. Kadın bir su gibi olmalı, kocasının hayat kabına döküldüğü zaman bu su kabın şeklini tamamıyla almalıdır.
Yuvada, erkek ve kadın yalnız kendi zevk ve ihtiraslarına uyarak hareket etmemelidir. Bu yolda her ikisi hislerinden az çok feragat göstermeli ve bunu isteyerek seve seve yapmalıdır.
Yuva, hep güler yüz, tatlı söz, nezaket ve incelikle saâdet ve selâmetini, feyz-u bereketini devam ettirir.
-
aysyzgije
12 years ago
- AŞK, TATLI SÖZLERLE BESLENİR
Yuvada, erkek ve kadın birbirlerinin fikir ve hislerine hürmet etmeli, maddî ve manevî işlerinde birbirine yardım etmeli, tevazu ve yumuşaklıkla muamele etmelidir. Bilhassa kadın evet, peki demesini öğrenmeli, işine gelmiyen sözü duymamalı...
Aksilik ile saâdet bir arada barınamaz. Kalb kırmakla neşe saâdetler yıkılır. İnsan kalbi, her çeşit bilgi ve ilimden ziyade okşama, güler yüz ve tatlı dille kazanılır.
Tatlılık mülâyemet, güler yüz erkeklere yakışır birer hassedir. Kadınlar için ise kat'i bir ihtiyaçtır.
Bir erkek hanımına sözünü geçirmek, istediğini yaptırmak ve sevgisini kazanmak isterse tatlılıkla, güler yüz ve nezaketle onun kalbini harekete getirmelidir. Yuvada, erkeğin rüzgarı esmeli. Kadına tahakküm etmeden hakim olduğunu hissettirmeli, kadın da bunu hissettiği halde evinin hakimi olmalıdır.
Yuvada, erkek ve kadın daima temiz, süslü ve güzel görünmeli. Hep evlendikleri gibi birbirlerine karşı hazırlanmalı ve birbirine kavuşmak, görüşmek isteyen terütaze iki aşık, iki sevgili gibi olmalı. Bilhassa kadın buna daha çok itina etmelidir. Yuvada, erkek ve kadın aralarındaki sevgi ve alakayı gösteren biraz kıskançlık olmalıdır. Yalnız bu ölçülü olmalı, aşırı olmamalıdır. Aşırı kıskançlıklar inanç, sevgi ve muhabbet bağlarını koparır, saâdeti paralar.
Yuvada, erkek ve kadının zevki sevişmek olmalı sövülmek olmamalıdır.
Yuvada, erkek ve kadın birbirinin ayıbını yüzüne vurmamalı önlemesini bilmeli.
Hisleri yaralamayan hallerde sabırlı, az çok müsamahakar olmalıdır.
Yuvada kopan fırtınaları hemen sevgi önlemeli. Daha çok erkek kabahati yüklenmeli, eşini tatlı dil ve güler yüzle okşayarak susturmalıdır. Dudakların ateşi gözyaşlarını kurutur, bir tek buse (öpücük) barış sağlar. Yuvada, erkek ve kadın yuvadan uzak eğlencelere kendini vermemeli, eğlenceyi hep yuvada aramalı ve biribirinde bulmalı, zevk hayatları müşterek olmalıdır. Yuvada, geçim daima ölçülü olmalı, iktisat ve tasarruf esaslarına riâyet ederek, gelirden daima birazını saklamalı, dosta olsun el avuç açmamalıdır.
Yuvada, erkek ve kadın yalnız başbaşa yaşamalı. Neş'e keder, üzüntü hırçınlıklarını kimse görüp duymamalı, sır ve mahremiyetlerini yalnız kendileri bilmelidir. Yuvada, erkek ve kadın, ev ve çocuklarına içten bağlı olmalı. Erkek ve kadının birbirine olan sevgisi ikisinin bir çok hatlarını taşıyan yavrularının karşısında derinleşir, aydınlaşır. Yuvanın sevgi ve sızıltılarını bu güzel filizler korur. Çocuğu olanların olmayanlardan daha mesud oluşu, bunun kanıtıdır.
-
aysyzgije
12 years ago
- HER İŞİ BESMELE İLE YAPMAK
Her müslüman erkek ve kadın gerek kendi evlerine ve gerekse başka bir haneye girip çıkarken, herhangi bir şey alıp verirken, herhangi bir iş görürken, elbise vesairesini giyip çıkarırken, kapıyı açıp örterken, yemek pişirip, sofrayı tanzim ederken hülasa her iş ve gücünde (EÛZU - BESMELE» ile ve edebe riâyet ederek yapmalıdır. Çünkü Peygamberimiz (S.A.V.):
«Allah Teala bana bildirdiği şeylerden size de bildirmemi ve sizi edeplendirmemi bana emretti. Evinizden içeri gireceğiniz vakit Allah'ın ismini anın (besmeleyi unutmayın) ki şeytan menzillerinizden uzaklaşsın. Sizden birinizin önüne bir yiyecek konulduğu zaman Allah'ın adını ansın (besmele çeksin.) ki şeytan rızıklarınızda size ortak olmasın..» buyurmuştur.
Daima evinden dışarıya çıkarken:
«Bismillâhi hasbiyallahi tevekkeltü aliyallahi la havle vela kuvvete illa billahi» duasını okumalı.
Bir Hadisi Şerifte Peygamberimiz (S.A.V.):
«Sizden bir kimse evine girmek isteyince şeytan o haneye girmek için kendisini takip eder. Fakat eve girerken besmeleyi şerifeyi okur ise şeytan (benim için bu eve girmek yoktur) diye üzüntü içinde geri döner.» buyurmuşlardır.
Yukarıdaki hadisi şeriflerden anlaşılacağı üzere bir kimse evine girerken besmelei şerifeyi çekmezse kendisini takip eden şeytan da onunla beraber evine girer. Elbette ki şeytanın eve girmesinden maksadı, gerek erkek ve gerekse kadının kalbine vesvese vererek aralarını açmak, sevgi ve birlik bağlarını gevşeterek huzursuzluk çıkarmak ve böylece aile yuvasını yıkmaya çalışmaktır. Göze görülmeyen, fakat vehim ve hayalleriyle insanoğlunu doğru yoldan saptıran şeytanın hedefi karı koca arasına girerek aile ocağını yıkmak ve cemiyetin nizam ve intizamını bozmaktır.
İşte her Müslüman erkek ve kadın gerek kendi evine ve gerekse başkalarının evlerine girip çıkarken kapıyı açıp örterken, herhangi bir iş görürken bir şey alıp verirken, hülasa her iş ve gücünde «Besmelei Şerifeyi» okursa ve bunu, devamlı yaparsa, şeytan o kimselere yaklaşamaz, evlerine de giremez. Şeytanın girmediği evlerde ise saâdet ve selâmet, ülfet ve muhabbet, feyiz ve bereket olur.
Bütün bu durumlar göz önüne alınır, uygulanırsa, evlilikte mutluluğun olmaması söz konusu olmaz.
aysyzgije 12 years ago- EVLENECEK OLAN ERKEK VE KADINLARIN BİRBİRİNİ GÖRMESİ
Kadın ve erkekten her biri bir yarım dairedir, şu varlık deryasında yüzer durur. Kendisine uygun olan diğer yarım daireyi bulunca onunla birleşir ve böylece tam daire meydana gelmiş olur. Işte bu daire, bir milletin temel müessesesini ve hayatında bel kemiğini teşkil eder.
Bu hayat temelinin iyi atılabilmesi için her şeyden önce sevilen bir hayat arkadaşı arayıp bulmak lazımdır. Dinimiz müstakbel karı ve kocanın önceden birbirlerini görmelerine izin verir, hatta bunu emreder.
Medineli müslüman kadınlardan (Ensarlardan) biriyle evlenmek istediğini söyleyen Sahabiye Resûlullah (S.A.V. ): «Ona baktın mı?» diye sormuş. O da «Hayır» deyince şöyle buyurmuştur : «Git ve ona hak. Çünkü ensar kadınlarının gözlerinde kusurları bulunabilir.» (1)
Evlenmek isteyen bir başkasına da Hz. Peygamber (S.A.V.); «Onu bir kere görün, çünkü bu, evliliğin devamlı oluşuna vesile olur.» Buyurmuşlardır.
(1) S. Müslim tercüme ve şerhi, c: 7, s: 271.
Bilindiği gibi güzellik, çirkinlik umumî değildir, şahıstan şahsa değişen bir hususiyettir. Birinin güzel dediğine bir başkası çirkin diyebilir, çirkin dediğine de güzel diyebilir. Yani çoğu zaman bu mefhumlar insandan insana değişebilir . Bunun için herkes hayat arkadaşı olarak seçeceği kimseyi bizzat gidip kendisi görmeli, başkalarının tavsiyelerine kulak asmamalıdır. Bunda isabet vardır. Ancak şunu söyleyelim ki bu görüşme ölçülü ve sınırlı olmalıdır. Çünkü arada hiç bir bağ yoktur. Her iki taraf da birbirine haramdır. Bu görüşmede iki taraf ancak birbirinin yüzünü, ellerini ve ayaklarını görebilir. Vücud ve endam belli olmalıdır. Bu kadarı da mahrem olan üçüncü bir şahsın yanında olmalıdır.
Müst akbel eşler birbirinin ahlâkî durumunu, fikri seviyesini öğrenmek istiyorsa (ki bu da çok önemlidir) bu, konu komşu ve tanıdıklar vasıtasiyle gerçekleştirilir. Nikâh kıyılmadan bir arada yaşamaları dinimize göre yasaktır. Aslında birlikte gezip yaşayarak iki tarafın birbirini yakından tanımasına imkân da yok gibidir. Çünkü böyle zamanlarda herkes gerçek hüviyetini saklayıp nazik ve olgun davranmaya bakacaktır. Bir de buna şehevî heyecanları ekleyiniz, göreceksiniz ki akıldan çok hisler karar vermeye kalkışacaktır. Tabiî ki, bu da bir ömür boyu birlikte sürdürülecek bir hayatın temel unsurları olan müstakbel karı ve koca için yeterli sayılmasa gerekir. Şunu bir daha belirtelim. Birbirlerini yakından tanımak için bir süre bir arada gezen genç delikanlı ve genç kız, şehevî arzuların bunaltıcı pençesi altında bulunarak birbirlerini, hiç de anlayamayacakları halde, sevebilirler. Bu yüzden de birbirlerinin kusurlarını bile iyi karşılamaya kalkışabilirler.
Nitekim sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) : «Bir şeyi sevmen, seni kör ve sağır eder.» (*) demekle bu gerçeği dile getirmiştir.
(*) Bkz. Mişkât ül -Mesâbih, c: S: 595.