Köroğlu (GÜLCE-BULUŞMA) -I- Açılsın meydanlar insin yiğitler, Köroğlu aşkına kalem çalalım. İster Bolu beyi ister Hesen Xan, Her birine ayrı selam salalım. Şağdathan Şahdarhan Hünkâr padişah, Can içre kavlimiz Sultan Murat Şah; Köroğlu uğruna oluruz meddah, Komayıp birinde öcün alalım. Ok ile kılıçtan payımız bizim, Zaloğlu kirişli yayımız bizim, Bin Targitay ola sayımız bizim, Aral’dan Hazar’a varıp dalalım. Tebdili şaşırmadan, Boyumu aşırmadan, Dalından düşürmeden Başlayalım hür söze. Nasıl anlatayım Köroğlu seni, Serimiz sevdadan gönül taşırdı. Ben de bindim bir kıratın üstüne, Derin çöller yüce dağlar aşırdı. Rumeli Kafkasya Altay’ın ardı, Nereye uğrasam Köroğlu yurdu, Bulunmaz benzeri Çenlibel kurdu, Hangi yöne baksam ibrem şaşırdı. Kırgız Azerbaycan ve Tacikistan, Anadolu Özbek ya Türkmenistan, Yüzlerce anlatım her ilde destan, Bir yiğide ancak bu yakışırdı. Hangi Türk yurduna sürsem kıratı, Köroğlu bizim der sunar beratı, Yakmasa mumunu, edebiyatı, Güneşin gölgesi nasıl ışırdı? Köroğlu: Yiğitliğin simgesi, Eğri kılıcın kanı, Mertliğin, özgürlüğün sesi, Yazın âleminin nuru, Ozanın kopuzu, kalemin nefesi, Türk’ün gururu, Türkmen’in şuuru. Hanların dengi, Kırkların cengi, Hızır’ın yoldaşı, Murtaza Ali’nin dostu. Şiir şiir türkü türkü Sevdanın gözyaşı, Kimine göre celali dağ başında eşkıya, Kimine göre eşdeğer yıldıza güneşe aya. Kaypaklar başı dik gezmez, Türk zalime destan düzmez. Destan dedik de sanmayın ki bir destan; Balkanlardan Orta Asya’ya, Sibirya’ya, Iraktan Kafkaslara destan kaynıyor Türkistan. Her birinde bin varyant, Deseler ki hadi anlat; Ömür yetmez, Yüzlerce kahraman koy bir Köroğlu etmez. Anadolu’da Köroğlu, Azerbaycan’da Koroğlu, Kazakistan’da Körogli, Özbekistan’da Guroğlu, Türkmenistan’da Göroğlu. Gagauz, Tobol Tatarları, Karakalpak, Kumuk; Keroglı, Korugılı, Kuroglı…Tacikistan’da Goroglu. Urmu teorisine der ki: ‘‘Ön Türklerin ilk yurdu Ön Asya Azerbaycan’ı Ve Güneydoğu Anadolu’dur.’’ Köroğlu’nu, Kuzeye soğuk iklimlere, Doğuda Uygurlara kadar götüren doğu koludur. Özellikle Sakalar-Dışoğuzlar Anadolu ötesi halklara geçiren batı koludur. Sonradan tanışır Köroğlu tüfekle Anadolu’dan İtalya’ya Etrüskler taşır, Yunan Latin mitinde Heraklus-Herkules-Kerokle Yani Gor-ogulu. Milattan önce İki bin yıllarının içinde destanlaşır, Asya’yı Avrupa’yı dolaşır. Dolaşır dolaşır elbet ama O ne Ermeni yiğidi ne Herodot’un tanrısı; O bağrımıza basıp gönlümüze beleyip, Kültürümüzle yoğurup biraz farklılıkla Bin bir şafakla Her gittiğimiz yere götürdüğümüz Yiğitliğin sembolü düşmanın korkusudur, Türk illerinin Koç Köroğlu’sudur. ‘‘Gelin hey ağalar çekin kılıncı Arap atla koç yiğidin günüdür Göğüs verip arka verip nal atan Sırma çullu küheylanlar günüdür Cenk kurulup cıda oklar atanda İki leşker birbirine katanda Kötülerin yakasından tutanda Yılan dilli dal hançerin günüdür Gelin hey ağalar vurup geçelim Koç yiğide kanlı gömlek biçelim İki saat al kızıl kan içelim Bunda koç yiğidin şanı günüdür Hay nolanda Koç Köroğlu nolanda Ara yerde kurt koyuna dalanda At vurulup yiğit yaya kalanda Teke şekli şam kılıcın günüdür’’ -II- Doğum yeri Türkmen yurdu, Türeyeli, bilmem geçti kaç asır. Atası atamızdır, Ölümü gönlümüzde sır. Köroğlu şiirdir Köroğlu destan, Köroğlu âşıktır Köroğlu bir han, Köroğlu kahraman Köroğlu ozan, Bir eli al kandır bir eli sevda. Sarı telle Türk yurdunu dinleten, Bir narada meydanları inleten, Şalvarı sırmalı gömleği keten, Bir eli kalkandır bir eli sevda. Kutsaldır toprağı kutsaldır yurdu, Kırat köpüğünde dağların kurdu, Misri kılınç ile güçlü bir ordu, Bir eli volkandır bir eli sevda. Köroğlu’nun hayatı Bölgeden bölgeye, ilden ile Farklı renk, aynı destan ile Özdeşleşir… Destansız Köroğlu olmaz, Süregelir dilden dile. Köroğlu Destanı yiğitliğin Türkçesi, Aşkın yudum yudum badesi; Türk dünyasının ortak kültürü, Devredilmez abidesi. Bu destan ki: Türk kültür coğrafyasının Uçsuz bucaksız ufuklarında at koşturan, Bir halk kahramanının destanıdır. Bu destan ki; Türk’ün ayak bastığı her yerde, Hatta hatta Gürcistan’da Ermenistan’da Rusya’da… Söylenip dillenir. Azerbaycan’da Çenlibel’i, Türkmenistan’da Balkan dağlarına çekilip Çandıbil’i yurt edinir. Anadolu’da Bolu dağlarına yaslanıp Çamlıbel’e taht kurar. Çenlibel’de bir mecliste, Har görünür Telli Nigar. Açar derdini aheste, Gam bürünür Telli Nigar: ‘‘Qem-qüssem başımdan aşıb Men tek derde dalan yoxdu Ah çekmekden bağrım bişib Birce yada salan yoxdu Nece baxım ev eşiye Yaralı könlüm üşüye Toz bürümüş boş beşiye Şirin layla çalan yoxdu Çenlibelde qar görünür Güller mene xar görünür Günüm ahu zar görünür Bir qaydıma qalan yoxdu Tutun meclisde yasımı Geymişem qem libasımı Bu felekten qisasımı Ne zamandı alan yoxdu Sene deyim er Koroğlu Kesirsen dağlardan yolu Bir çare söyle ne olu Derde çara qılan yoxdu Dediler sana düzüler Elim elinden üzüler Bağman ölse bağ pozular Men tek gülü solan yoxdu Çenlibeli güller bezer Güller saralsa kim üzer Her quş balasıynan gezer Niye senin balan yoxdu Koroğlusan hay salarsan Paşalardan bac alarsan Nece seherler talarsan Sen tek şehri talan yoxdu Ne derd olsa meni tapar Sonsuzluq bir yanım çapar Yarılğan uçar toz qopar Görersen ki qalan yoxdu Nigarı derde getiren Cesedin qebre yetiren Koroğlu namın götüren Yurdundan son olan yoxdu’’ Mecliste bulunan Âşık Cünun, Tele vurup dert deşince, Telli Nigar ateşince Sevdası gamdan beslenir, Alır sazı Köroğlu şöyle seslenir: ‘‘Sene deyim Âşıq Cünun Gözlerimde yaş inilder Bir igid oğul ucundan Şeş atanda beş inilder Telli Nigar melul durar El qoynunda boynun burar Müjkanın sineye vurar Göz oxşayar qaş inilder Könlümü namerdler yıxsa Polad qolçaq qolum sıxsa Misri qılınç qından çıxsa Leş seriler baş inilder Coşdu deli könül coşdu Mövc verdi kelleden aşdı Bir meşeye ki od düşdü Quru yanar yaş inilder Koroğluyam sözüm çoxdu Sözlerim peykanlı oxdu Hansı igidin sonu yoxdu Ocaq söner daş inilder’’ Köroğlu Bolu’dadır ama mekân Çamlıbel, Nice peri gönlünü od’da yakan Çamlıbel; Mert olanın dayanıp namertlerin kaçtığı, Lale sümbül bezeli amber kokan Çamlıbel. ‘‘Karşıdan gelen piyade Bizim eller yerinde mi Etekleri çemen olmuş Karlı dağlar yerinde mi Çamlıbelin koyağında Sular akar ayağında Şirin Döne yanağında Siyah benler yerinde mi Köroğlu der öğündüğüm Taşlar alıp döğündüğüm Arka verip sığındığım Koca çamlar yerinde mi’’ Varyant, Türkmenistan; En geniş destan… Kol, Köroğlu’nun Türeyişi, Yer Cigalı beyin otağı. Adı Bey’in oğlu Göroğlu, ilk adı Röwşen Mezardan alınırken cömerttir yer, Amcası Gencim Bey’in, gönlü şen, Kendi babası Cigalı Bey’e şöyle der: ‘‘Eşit atam Jygaly beg Saň a döwran geldi bolgaý Eý äm saň a berdi ogul Seniň günüň galdy bolgaý Atam, Röwşen bolsun gözüň Hatasy ý okdur bu sözüň Açyldy talyg ý yldyzyň Saň a döwlet geldi bolgaý Seniň işiň küşat boldy Är-pirlerden medet boldy Maň a görden bir ses geldi Seniň ogluň boldy bolgaý Genjim beg diý r ý a mähriban Köň lümizde galmaz arman Çandybil’e dönüp döwran Bize döwlet geldi bolgaý ’’ Ha Çamlıbel ha Çandibil, Özde bir ayrılık değil. Boğulduk sevdaya il il, Devran bize dönmüş oldu. Destanlar içinde en zengin varyant Türkmenlerin Göroğlu destanıdır ki; Köroğlu’nun doğumuyla başlar, Uygur’da Özbek’te olduğu gibi. Diğerlerinde ise delikanlılık çağındadır Destana giriş yaşı, Türkmen varyantında özetle şöyledir başı: Eski zamanlarda Çardaklı Çandibil denilen Bir yurt vardı, üzerinde dört dağ bulunan. Aral deryasına başın eğerdi, Özü Türkmen sözü Türkmen Buranın hâkimi Cigalı Beydi. Üç oğlu vardı Cigalı’nın Gencim, Mömin ve Adı Beydi Türk destan töresi derki: En akıllı en bahadır küçük oğuldur; Cigalı’nın yerine Adı Bey han olur. Adı Bey dürüsttür merttir, Şirvan padişahının kızı Gülendam’ı Parayla satın alan Arabistan padişahı Arap Reyhan’ın elinden alıp, Ağabeyi Mömin’e verecek kadar yiğittir. Gönül aşka düşünce Adı Bey evlenir Hanımı, hamileyken ölür Sevdalıdır Adı Bey kopar kıyamet Ama hanımı mezarda doğurur Belki bir mucize belki alamet Çocuk önce annesinin Daha sonra günlerce bir keçinin sütüyle beslenir; Bunu gören çoban Gencim Beye seslenir. Çocuk mezardan alınıp, Karanlık yurttan aydınlık yurda gelen manasına Adına Röwşen denir. Bir garip ihtiyar derki: ‘Onun adı bellidir: ‘Göroğlu’ Kulak asılmaz… Cigalı der: ‘Versem almaz, yerde de kalmaz’ Röwşen yedi yaşında, El ayak durmaz, molla başında… Söz dinlemez alınır hocan erken, Çocuklara dalaşır oyun oynarken. Komşuları öldürmeye ant içer. Cigalı yurttan geçer bakmaz varına, Röwşen’i alıp göçer Rum diyarına, Hünkâr padişahın hizmetinde bulunur. Hizmeti karşılığında baş yılkıcı olur. Bir zaman elde bulunmaz bir at istenir kendisinden; Arabistan elini üç ay gezer, Canından bezer… Bir gün Hünkâr’ın yılkısı derya boyunda otlarken, Deryadan bir at çıkıp bir kısrağa atlarken, Görür Cigalı Bey. Bir yıl sonra tay ile döner, Devranı söner… Hünkâr tayı beğenmez: ‘Oyun’ der: ‘Gözünü’ Cigalı dinletemez sözünü, Gözlerini yitirir. Dişi tayı, Gülendam’ı, Röwşen’i alıp Üçgümmez dağına getirir. Aradan geçer zaman, Devran yine aynı devran. Gülendam’ın yerini öğrenir Arap Reyhan. Kaçırmaya gelir su aygırı tohumu arap atıyla, Aynı örf aynı mühimmatıyla. Röwşen fırsat bulur bir ara; Kendi su aygırından gelen tayını, Çeker arap aygıra. Bu çiftleşmeden doğar atı; Köroğlu şöyle övmüştü Kırat’ı: ‘‘İnce uzun boylu kalem kulaklı Terazi tabanlı göğsü yelekli Bir geyik misali hatun bilekli Kalkana benziyor döşü Kıratın Dizgini toplasam yerler yırtılır Kuyruğu sallasa sağrı örtülür Kıratın önünden can mı kurtulur Göğsü benek benek benli Kıratın Yokuşa yukarı keklik sekişli İnişe aşağı tavşan büküşlü Düşmanı görünce şahin bakışlı Kuğuya benziyor boynu Kıratın Kıratımı sekişinden bilmişler Şu gelen de Köroğludur demişler Muhannetler hep ününü duymuşlar Cihana yayıldı ünü Kıratın’’ Röwşen Araz çayı kıyısında Kırat’ını kaybeder bir gün, Bulmak için yol kat eder açmadan öğün. Üçüncü gün sonunda görür ki; Ceme durmuş erenler, Kendi aralarında: ‘Bu gelen kimdir’ diye sorar, Geldiğini görenler. Hıdır Aleyhisselam: ‘Bu bizim nefes oğlumuzdur, Adı Röwşen Adı Beyin oğludur’ der. Erenler Röwşen’i kendinden geçirir, Karnını yarıp içini boşaltıp nur doldurup. Ayılınca kırk bade şarap içirir. Röwşen mest olup bayılır, Ayılınca ‘tayım’ der durur. Hazreti Ali bir nara savurur, Kırat kişneyerek gelir, Erenler tutup eline verir. Atını ve kendisini donatıp hazır kılarlar, ‘Gönlün yönü nicedir’ diye sorarlar. Köroğlu över de Röwşen övmez mi, Bir Kırat’ı bin aygıra değmez mi, Şaha kalksa dağlar başın eğmez mi, Ölümsüz diyorlar sonu Kırat’ın. Röwşen erenlere seslenip, Özünü döker ortaya. Hele ne diyecektir bakın kır taya: ‘‘Arap atyň tarypyny aý daly Her hünäri üç ý aşynda bellidir Bozduman aý akly bazbent toý nakly Gözi dag başynda burny ý ellidir Üç ý aşyndan gadam goý sa bäşine Ulalanda gol ý etmesin başyna Awçy kimin gözi degre daşyna Ugrasa söweşe, bäsi bellidir Ner kemin mes bolar ý edi ý aşynda Ý eter ganymlary getir gaşynda Laçyn kimin gözi degre daşynda Ugrasa söweşde sesi bellidir Arap atyn arzy jany tendedir Pirim şahymerdan destim sendedir Röwşen’im bir ý azykly bendedir Teblede baş bedew ý olda bellidir’’ Uzatmayalım özeti, Kaçırmayalım lezzeti. Erenler Röwşen’i dinledikten sonra: ‘İki dünyalık ne istersin bizden’ diye sorarlar, Röwşen atına ve kendine yüz yirmi yıl yaş diler, ‘Yüz yirmi yerimden yaralansam kurtulayım’ der. ‘Yine dile’ derler, ‘Düşman eline düşsem tez kurtulayım’ der. ‘Yine dile’ derler, ‘Ahret imanı verin, Yetmiş iki dili gönlüme ayan edin’ Der, verirler. En sonunda bir pir çıkıp Bir nefes eder: ‘Ahir zaman boyunca adın yediden yetmişe Kulların dilinden düşmesin’ der. Adını kabirden çıkan anlamında Göroğlu koyarlar. Kırat bu kırattır Köroğlu bu Köroğlu’dur. Kayıplara karışır erenler, Köroğlu yurduna döner. Merakla doludur atası, Haber sorunca şöyle der: ‘‘Gaflatda ý atyrdym geldi erenler Tur gapyl ý eriň den oý an diý diler Gözüm açyp gördüm jümle jahany Ol durana şahymerdan diý diler Gaflatda ý atyrdym, açdym gözümi Erenler paý yna sürtdüm ý üzümi Okatdylar hak sözledim sözümi Ý etmiş iki dili aý an diý diler Erenler jem bolup etdiler bazar Munapyklar ondan etdiler hezer Pirim şahymerdan etdiler nazar Kyrk jamy dolduryp içgin diý diler Erenler jem bolup mundan göçdüler Syrat köprüsinden bir bir geçdiler Köwser sakasyndan şerap içdiler Içen şabazlara soltan diý diler Görogly beg aý dar kemine bende Pirim şahymerdan destgirim sende Bäş wagt namazyn okygyn günde Ahyret ý oldaşyň iman diý diler’’ Uygur anlatımı benzer Türkmen’e, Koca bir destan ki sığmaz bir güne, Kısa anlatayım dinleyin yine, Gönül kartal olur şayan dediler. Çembil isimli bir sehir, Sözü kırk padişaha geçen Padişahı Ehmed Han. Ay Han, Kün Han, Bulbul Han, Çingiz Han, Ve Esen Han yanında olur her an. Kardeşi Zulper Ayım gelinlik çağında; Bir gün seksen cariyesi yanında, Taranıp süslenirken has bahçe, gül bağında; Düldülüne binmiş oradan geçen Hazreti Ali’nin Gözü ilişir, duyar sızısını gönül telinin: ‘Şu ay yüzlü benden bir çocuk doğursa’ diye İç geçirip devam eder yoluna, Hak razı gelir kuluna. O an hamile kalır Zulper Ayım, Evlenmemiş kız, lekeler görür yüzünde; ‘Ağabeyimin yüzüne nasıl bakayım’ ‘Beni rezil edeceğine canımı al’ Diye dua edince kabul olur. Öldüğünde bebek altı aylıktır mezarda doğar, Kamış deliğinden nefes alır. Bir kısrak emzirir onu, Hazreti Ali’nin düldülüyle diğer atlara bakan Kember Veli günler sonra fark eder bunu. Bakar alnı ışıklı bir çocuk, Sünnetli, tırnakları kesik… Durumu Ehmed Han’a bildirir, Mezardan alınır, Dede Kember Göroglu adını verir. Göroglu, sarayda alaca kısraktan emerek büyür. Doksan bin askeri, Savaş için eğitilmiş otuz bin devesi, Hortumlarına kılıç bağlanmış otuz bin fili olan, Ceyhun şehrinde Şahtar adlı bir padisah vardı, Ordusunun komutanı Pehlivan Danıyar’dı. Ehmed Han’ın hanımı Ezim Köz Ayım’a aşık olur. Ehmed Han bir gün Ay Han, Kün Han, Bulbulhan, Çingizhan, Esen Han ile ava çıkar, Danıyar fırsata bakar. Boyu deveye, görünüşü meleğe benzeyen, Benekli Leyli Kır atına binip, Yokuş çıkıp, iniş inip Ehmed Han’ın ülkesine Ezim Köz Ayım’ı kaçırmak için gelir, Kendisini emziren atı yedeğine alıp Yürümekte olan Göroglu, Danıyar’ı görür. Leyli Kır hoşuna gider çiftleştirmek ister kendi atıyla. Danıyar razı olur ama Ezim Köz Ayım’ın Kendisine bir su vermesi için ikna etmesi şartıyla. Ezim Köz Ayım itiraz eder, Tehlikeyi sezerdir meğer. Ama Göroglu’nun ısrarına dayanamayıp boyun eğer. Dokuz kat elbise giyinip suyu verirken, Göroglu birleştirir atları. Danıyar istediğini almıştır, Leyli Kır açar kanatları. Bu birleşmeden doğar Göroğlu’nun Leyli Kır’ı, Beraberce büyürler, ömründeki tek varı. Bir gün öç almak için, basıp yurdunu, Kaçırırken Danıyar’ın kızını. Geçit vermeyen kuştan başka canlıya Tecen nehri keser hızını, Coşup kaynarken fokur fokur. Dua ile Leyli Kır uçarak geçince karşıya, Göroglu şöyle bir name okur: ‘‘İsmiñdin örgiley yaratkan Alla Medet bergin mendek gérip kuluñga Görogli der: “Méni kilmigin resva” Medet bergin mendek gérip kuluñga Géripmen bu yerge maña yok esrar Musapirmen sendin özge kimin bar Étiñdin aylinay yaratkan ceppar Medet bergin mendek gérip koluñga …………………………………… Ümidim bar hektin tañla şapaet Hemme yigilganda bolur kiyamet Hudaniñ dosti yarosul Ehmed Medet bergin mendek gérip kuluñga Bu çöllerde méni kilmigin heyran Köñlüm giryandur bagrim hem beryan Ababekri Sidik Ömer ve Osman Medet bergin mendek gérip kuluñga Ümid eyler sendin barçe musulman Kolum tutkin budem vehtim perişan Mertlerniñ piri ya Şahimerdan Medet bergin mendek gérip kuluñga Uşbu çöl içre kördüm lalizar Lalizar içre menmu bikarar Hekiki dostum digey çariyar Medet bergin mendek gerip kulunga Hudaya nepis üçün salmigin vesvas Yézidilerge ursam şemşirim almas Meryem hem giyas ya Hizir İlyas Medet bergin mendek gérip kuluñga Ümit bilen dertni éytip yükündüm Terehhum vakti dep yadek püküldüm Kirik çiltem 12 imam ségindim Medet bergin mendek gérip kuluñga Görogli der kökke yetti piganlar Duadin köreyin emdi nişanlar Yer yüzide yatkan ulug insanlar Medet bergin mendek gérip kuluñga’’ Bir Kazakistan varyantında Türkmen Yomu boyundan, Babası Ravşanbek anası Akanay’dır. Akanay öldüğünde hamiledir, Mezarda doğurur. Hak Tealâ emriyle Şiltender gelip çocuğa ad verir. ‘‘Köterip mazaratqa qoydı aparıp Küläyim Babalımen muñlı ğarip Aqanay kör işinde tuwdı bala Saqtalar qudiretpen sol bala anıq Aqanay körde jatıp tuwdı bala Şiltender orap aldı kele sala Süt şığıp quwrap qalğan emşeginen Bala östi körde jatıp qasında ana Balanıñ körge barıp atın qoy dep Jibergen şiltenderdi xaq tağala Balağa jemis berdi şiltender kep Qurmetpen bağıp jatır osında köp Keñesip aqıldasıp pirlerimen At qoydı körde tuwğan Köruğlı dep’’ Özbek varyantlarından birinde Yavmit eli padişahı Adil Han’ın Torunlarından Revşenbek babası, Teke- Türkmen yurdu beyi Cigalı Beyin kızı Öldüğünde hamile olan Bibi Hilal anası. Hem Özbek hem Kazakistan Türkmen varyantı gibi; Karanlıktan gelen nefer, Mezardadır doğumu at emzirir bu sefer. Kimileri on altıncı yüz yıl dese de İslamiyet öncesi Ön Türk yurdunda doğar, İslamiyet’le birlikle gittiği bölgenin kültürüne uygun Eklentiler alarak destan destan büyür, Destan destan yaşar Köroğlu. Ermeni diyen akılsız Türklüğünün restinde; Doğu varyantlarında türeyişle başlar, Batı varyantlarında at üstünde. Sayısızca sürürüm bir tane destan, Aşar sarp dağları küheylan Kırat. Hangi yöne baksan ibre Türkistan, Her daldan bir köke varmaktır murat. Anadolu Erzurum varyantında Erzurum valisi Laloğlu Hüseyin paşa, Bir vefasız yar gibi Mil çeker Deli Yusuf’un gözlerine, Oğlu Ali ünlenir Köroğlu adıyla. Bolu varyantı da öyledir, Bolu beyi yapar bu işi. Kars Göle anlatımında ise Hınıs beyi Palu Bey. Akıl başa çiledir İdraksiz olmaya kişi. Anadolu varyantlarında Olaylar zinciri genelde aynıdır. Azerbaycan’da babasının adı Ali kişi; Aynı bahaneyle gözleri çıkarılır, Oğlu Rövşen ünlenir, olur Koroğlu. Var ömrünü tüketir yiğitliğin yolunda; Kendisini söyle tanıtır Deli Hasan’la karşılaşması kolunda: ‘‘Mə ndə n salam olsun ə cə m oğluna Meydana girə ndə meydan mə nimdi Qıratım köhlə ndi özüm qə hrə man Çalaram qılıncı düşmə n mə nimdi Meydana girə ndə meydan tanıyan Haqqın vergisinə mə n də qanıyam Bir igidə m igidlə rin xanıyam Bu ə trafda bütün hə r yan mə nimdi Adımı soruşsan bil Rövşə n olu Atadan, babadan cinsim Koroğlu Mə nə m bu yerlə rdə bir də li dolu Gündoğandan ta günbatan mə nimdi’’ İşte; Köroğlu destanı Türkçe konuşulan illerde dostluğa, Özden öze kardeşliğe, bütünleşmeye Derman olan, güç veren En kudretli bir dizi; Bilinmeli, bilmeli cümle eren. -III- Çok sayıda varyant çok sayıda kol, Aynı gözeden ağlayan; Günümüze kadar ulaşmasını sağlayan, Köroğlu kervanının başını çeken Bahşılara, ozanlara, aşıklara borçluyuz, Gönül gönül Köroğlu’yuz. Aynı kökten beslenen destanların Türkmen varyantında Köroğlu’nun yurdu Teke ili, Bazen Teke Yomut ilidir. Bazen de Teke Türkmen ilidir. Köroğlu Türkmen’dir, değişse de kurgular Anadolu varyantı bile bunu vurgular. ‘‘Ben bir Türkmen idim geldim yabandan Haberini aldım ben bir çobandan Beş yüz koyun verdim aldım babandan Alnı top başı tel yeşil ağlama ……………………………………..’’ Kazakistan eli besler Türkmen’i, Davete buyurur aklı ergeni: ‘‘Bek koygan Köruğlı’nı halık kalap Bağınıp Türikmen halkı tuğlan karap Kırık jitin saylap ağlan batırı bar Erkaysın er sanağan mınga balap’’ Azerbaycan anlatımı; İstanbul seferinde kaçırdığı Telli Nigar’dan Çocuğu olmamıştır. Evlat hasretiyle yanarken, Türkman seferi kolunda Âşık Cünun, Rüstem gibi yiğit Yusuf gibi güzel bir oğlan bulmak için Yola çıkar. Beller aşıp çöller geçerek Teke-Türkmen yurduna gelir. Ayvaz’ı görür Köroğlu’na’ götürmek ister. Ayvaz’la karşılıklı söyleşmelerinde Köroğlu’nu tanımayan Ayvaz şöyle der: ………………………………………….. ‘‘Düşman gözün oyun-oyun oyaram, Mə nsur kimi də risini soyaram. Koroğlu’nu qızıl qana boyaram, Âşıq bizə Tə kə -Türkman deyə rlə r.’’ ………………………………………….. Derbent seferi kolunda ise; Kendisine kaçırması için haber gönderen, İlerde oğlu Hasan’ın annesi olacak Arap Paşa’nın kızı Mömine’yi almaya gittiğinde Sazıyla sözüyle Paşa’yı yorar; Arap Paşa kim olduğunu sorar, Ve şöyle bir cevap alır. ‘‘Ə rə b paşa sə nə bir ə rz elə yim Yerim xə bə r alsan Muradbə yliyə m Yağı düşmə n mə nnə n qovğa başlasa Ə yri qılınc ə ldə düşmə n qovlaram Bağ bə slə yib qızıl gülün də rmə sə n Də rib, də rib yaylaq üstə sə rmə sə n Mə tlə bə gə lmişə m, mə tlə b vermə sə n Sığal verib Misri qılınc tovlaram Çə nlibel’də n bu diyara gə lmişə m Yazdığınız o ilqara gə lmişə m Koroğluyam nazlı yara gə lmişə m Gə rə k gözə llə ri seçib boylayam’’ Halkın gönlündeki Köroğlu İster Bolulu olsun ister Muratbeyli, İster Teke-Türkmen elinden ne fark eder. Yiğitliği, aşıklığı yeter bize, Bir türküyle devam edelim söze: Bir atı var alapaça peh peh peh peh Mecal vermez Kırat kaça hey hey heeey Az kaldı ortamdan biçe Ağam kim paşam kim Hanım kim Nigar kim Kim kim kim kim Kiziroğlu Mustafa Bey bir beyin oğlu zor beyin oğlu Bir hışımla geldi geçti peh peh peh Kiziroğlu Mustafa Bey hey hey heeey Şu dağları deldi geçti Ağan kim paşan kim Hanım kim Nigar kim Kim kim kim kim Kiziroğlu Mustafa Bey bir beyin oğlu zor beyin oğlu Ah onla sırdaş olayım peh peh peh Anadan on beş olaydım hey hey heeey Ben onla kardeş olaydım Ağan kim paşan kim Hanım kim Nigar kim Kim kim kim kim Kiziroğlu Mustafa bey bir beyin oğlu zor beyin oğlu Hay edenden haya tepe peh peh peh Huy edenden huya tepe hey hey heeey Köroğlu’nu suya tepe ağan kim paşan kim, Hanım kim Nigar kim, Kim kim kim kim Kiziroğlu Mustafa bey bir beyin oğlu zor beyin oğlu Bir efsaneye göre; Köroğlu’nu yenen tek yiğidin Kiziroğlu Mutafa Bey olduğu söylenir. Uzun süren bir cenk sonucu, durumu Hanımı Nigar’a bu sözlerle anlatmıştır. Gün döner devran söner; Dağlara ünleyen meydanları titreten Seri koltuğundaki Köroğlu yaşlanır, Gam bürür deli gönlü Hanımı Telli Nigar’a söyle seslenir: ‘‘Qarı düşmə n güc gə tirdi Qocaldım Nigar qocaldım Mə nzilim başa yetirdi Qocaldım Nigar qocaldım Müxə nnə tin olmaz zatı Mə rdin polad olar qatı İtirdim Qırat Düratı Qocaldım Nigar qocaldım Koroğlu qorxmaz yağıdan Badə içibdi sağıdan Hanı Eyvaz Tüpdağıdan Qocaldım Nigar qocaldım’’ Doğana ölüm haktır deseler de, Erenler elinden bade içip Yüz yirmi yıl ömür alan, Koşabulağ’ından ölümsüzlük suyu içen Köroğlu ile Kırat’ı ölmemiştir. Kırat’ın hala pazarlarda satıldığına Köroğlu’nun Kırklar’a karıştığına inanılır. ‘‘Düşman geldi tabur tabur dizildi Alnımıza kara yazı yazıldı Tüfek icad oldu mertlik bozuldu Eğri kılıç kında paslanmalıdır’’ -IV- Hakkında sayısız araştırma ile Kitaplara dökülüp yayın edilen; İngiliz, Fransız, Alman, Rus, Fars, Macar, Bulgar, Çex, Slovak… Dillerine çevrilen, Köroğlu bir başka; Eli kılıca düşer gönlüyse aşka. Onun içindir ki; Aşk ve kahramanlık destanları arasında yer alıp, Yüzyıllardır sanat susuzluğumuzu gidermekte, Kahramanlık duygularımızı beslemektedir, Şiir şiir türkü türkü. Türk halkı ile o kadar özleşmiştir ki; Adına kitaplar yazılmakla kalmamış Uzun kış gecelerinde anlatılan Masalların başkahramanı olmuş. Köroğlu filmleri, Köroğlu operası Kırat semahı, Köroğlu barı… Cengi misri Kültürümüzün iliklerine kadar işlemiş. Güreşlerde, ciritte, kılıç kalkanda, sinsinde, halayda… Köroğlu oyunları, müzikte Köroğlu düzeni, Köroğlu havaları kırk makamı düz eder, Her birisi cengâverliğe, mertliğe, Coşkuya, aşka göz eder. Koçaklama, güzelleme… Şiir şiir sinmiş gönüllere. Sade bir dil, Paris nüshası hariç hece ölçüsü Işık olmuş sonraki nesillere. Mertlik varsa serde yiğit dilenir, Nice baş düşürüp kötü elenir, Meydan kızıl kanda toza belenir, Koçaklar kılıca börklü han olur. ‘‘Yiğitler silkinip ata binende Derelerden bozkurtlara ün olur Yiğit olan döne döne döğüşür Kötüler kavgadan kaçar dön olur Yiğit cıdasını almış atıyor Ak elleri kızıl kana batıyor Bir kötü kavgadan dönmüş kaçıyor Kaçma kötü kaçma şimdi hun olur Bir yiğit cidasın almış eline Başını koymuş da yiğit yoluna Kalkan paralana zırhlar deline Kanlı gömlek koç yiğide don olur Köroğlu çağırır figan ağıtlar İman ehli birbirini öğütler Boydan boya demir donlu yiğitler Vurur cıdasını kahraman olur’’ Ayvaz Han’ı kurtarmaya, Oynamalı kılıç kalkan. Uygur isen ser üstünden, Dökülmeli al kızıl kan. ‘‘Almas kiliçlar destige Karimañ belendi pestige Atni çépiñlar kestige Dondur Havazhan üstige Bésididur kalpakliri Yénididur piçakliri Ham kümüçtur yarakliri Dondur Havazhan üstige ………………………… Katta – katta koylardin öt Bésip yençip misli kurut Havaziñiz misli bulut Dondur Havazhan üstige ………………………… At koyuñ belen pestige Élip kéliçler destige Kanlar töküp dar üstige Dondur Havazhan üstige ………………………… Yürekliri bolsun parçe At kötürüñ hemme barçe Bas kötermeñ ceñdin sunçe Dondur Havazhan üstige Yigitler köñül pasivan Kulak séliñlar arsilan Söz kilidu Göroglihan Dondur Havazhan üstige’’ Bir ulu vatandır toprağım taşım, Erzurum dağını tutan dadaşım, Azerbaycan Türk’ü yiğit gardaşım, Köroğlu’nu tutan günler nic’oldu? ‘‘Ə li beldə durub ə mr eylə rdin Koroğlunu tutan günlə r necoldu Hə rdə n-hə rdə n asıb kə sin söylə rdin Koroğlunu tutan günlə r necoldu Deyirdin zamana gedə cə k belə Uymuşdun şeytana fitnə yə felə Hə rdə n hökm elə yib basırdın gölə Koroğlunu tutan günlə r necoldu Çə nlibeldə dövran quran də liyə m Hə dyan sözə çox çə tindi ə yilə m Yeddi min də linin kə ltə kə liyə m Koroğlunu tutan günlə r necoldu Koroğluyam, müxə nnə tə uymaram Qısasımı qiyamə tə qoymaram Düşmə nin qanından içsə m doymaram Koroğlunu tutan günlə r necoldu’’ Kazak oğlu deli yürek, Her yüreğe sevda gerek. Kurda pusu kurulur mu, Er olan gelir teke tek. ‘‘Elek salıp bastarına Krşı kadam baskanına Sen ol jakta men bul jakta Kel batırlar jepke jekke …………………………. Şatırındı şanğa bölep Batırndı kanğa bölep Adlıma sap kuva kezek Kel batırlar jepke jekke ………………………….. Urıs kılıp keşe kündiz Küve bolsun kökte juldız Sender kalın almen jalğız Kel batırlar jepke jekke Kel batırlar beldeselik Kirevkeni tendeselik Jalğızbın jok mende serik Kel batırlar jepke jekke Köruğlı det atar meni Taklan kılıp Künhar seni Kan meydanda bir jeneyim Kel batırlar jepke jekke’’ Yürü deli gönül yürü, Turna gökte tutar katar. Geraylı’dır bunu türü, Türküsü sineme batar. ‘‘Salam verdim salam almaz Görüm kessin salam seni Axçasız pulsuz aşığam Pulum yoxdur alam seni Güllü bağlarda gezersen Cahıllar bağrın ezersen Yuxa kağıza benzersen Tutmaz yazam qelem seni Xezinem yox ağzın açam Dövletim yox tökem saçam Elac budu alem qaçam Çenlibele salam seni Hansı dağların qarısan Hansı bağların barışan Nigar Koroğlu yarışan Bilsin külli alem seni’’ Nerdesin Köroğlu nerdesin söyle, Dolan Çenlibel’e gel gönül eyle. Kırat’a yazdığın Vücutname’yle, Benzeri bulunmaz kula benzersin. ‘‘Üç yaşından beş yaşına varanda Enice açılan güle benzersen Beş yaşından on yaşına varanda Anadan saçılmış bala benzersen On dördünde sevda ener başına On beşinde yanar girer duşuna Çünki etdim iyirmi dört yaşına Boz bulannıg axan sele benzersen Otuzunda keklik kimin sekersen İyidlik eleyib ganlar tökersen Gınanda sen el haramdan çekersen Sonası avlanmış göle benzersen Ellisinde elif qeddin çekiler Altmışında ön dişlerim töküler Etmişende qeddin, belin büküler Karvanı kesilmiş yola benzersen Seksanında sinir ener dizine Doxsanında qubar gonar gözüne Koroğlu der çünki etdin yüzüne Uca dağ başında kola benzersen’’ Köroğlu sevdası indi başıma, Ağrı vurdu kirpiğime kaşıma, Kan karıştı iki damla yaşıma, Sarar oldu lehçe beni dil beni. ‘‘İki derya arasında gemim var Çıxartmadı bir kenera el meni Menim yüz min möhnetim var gemim var Apardı girdaba saldı sel meni Bahar oldu bağçamız bar getirmez Menim könlüm geribliği götürmez Gidi Reyhan Ereb atı getirmez Aşabilmez garh dağlar yol meni Vara vara dost kuyinde yad oldum Gehbe felek haçan senden şad oldum Vetenimden ulusumdan yad oldum Yada salmaz gohum gardaş el meni Koroğluyam onu bunu bilmezem Her yeten lekeye boyun eğmezem Yaradandan geyri kimse bilmezem İster yaxşı ister yaman bil meni’’ Beslenir seher yelinden, Güzelleme Kars ilinden, Köroğlu’nun aşk dilinden, Bıkan dilbere aşk olsun. ‘‘Çenlibel’de bir su gibi Akan dilbere aşkolsun Yaz baharda çiğdem gibi Çıkan dilbere aşkolsun Sürmeler çekmiş kaşına Benziyor huma kuşuna Yavru turna tel başına Takan dilbere aşkolsun Aldanma dünya varına Düşme zulmetin darına Yiğitliğin didarına Bakan dilbere aşkolsun Hubluğun tariften öte Hiç hile katılmaz süte Gönül yana yana tüte Kokan dilbere aşkolsun Köroğlu bir miskin geda Dosta canın eder feda Gönül düştü aşktan oda Yakan dilbere aşk olsun’’ Ne destana sığar ne şiire, Ne gök kubbe saklar ne de yer küre. Dolar deli gönle, Gülce ile hudutsuz, Dağlar, başı boz dumanlı dağlar, Kalır mı kurtsuz. Tuğular dikilip kösler çalanda, Dağlar perde perde aralanmalı. Aslan yatağını çakal bürümüş, Topunun üstüne horalanmalı. Köroğlu izinde yürüyen erler, İnlesin gök kubbe yırtılsın yerler, Kast eder canıma hinoğlu hinler, İnleri başında paralanmalı. Beylik arayanlar angut kuşunda, Yıkılır güllenin tek vuruşunda, Serhat boylarının her karışında, Ay yıldız göndere sıralanmalı. Vuslatî diyor ki sönsün balonlar, Eşkıyaya destek çıkan yılanlar, Çamlı belimizde gözü olanlar, Yaldızlı defterden karalanmalı. Osman Öcal

Köneler, vuslati tarapyndan 13 years ago
Teswir ýazmak üçin Içeri gir